Cevap :
Kültür kelimesi aslında Latincede "toprağı işlemek, ziraat" demektir. Sonradan bu tabir, Batı Avrupa'da "yüksek umumi bilgi" manası kazanmış ve Türkçeye de bu anlamda girmiştir. Kültür tarihçileri, sosyologlar ve sosyal psikologlar kültürün ıstılahi (belirli bir sahadaki ilmi) manasını değişik ifadelerle belirtmişlerdir.
Tarih - Kültür Nedir?
Kültür Nedir?
Kültürün Doğuşu
Kültür ve Medeniyet
Kültürü Oluşturan Unsurlar
Osmanlı'nın diğer toplumlarla kültür ilişkileri
Osmanlı Kültürü ile Batı Kültürünün Karşılaştırılması
Osmanlı kültürünün dönemleri
Osmanlı kültürünün geleneksel unsurları
I-Töre ve törenler:
II. Osmanlı Hukuku
III. Vakıflar
IV. Eğitim kurumları
V.Halk Sağlığı
VI. Şehirler
VII. Şehir hayatı
VIII. Ulaşım ve haberleşme
***
Kültür kelimesi aslında Latincede "toprağı işlemek, ziraat" demektir. Sonradan bu tabir, Batı Avrupa'da "yüksek umumi bilgi" manası kazanmış ve Türkçeye de bu anlamda girmiştir. Kültür tarihçileri, sosyologlar ve sosyal psikologlar kültürün ıstılahi (belirli bir sahadaki ilmi) manasını değişik ifadelerle belirtmişlerdir.
C.Wisler, kültür; "Bir halkın yaşama tarzıdır." derken, E.Sapir onu; "Atalardan gelen maddi, manevi değerlerin tamamı" şeklinde tarif etmiş, F.A.Wolf ise; "Bir milletin fertlerinin iştirak halinde bulundukları manevi hayat"ın kültür olduğunu ifade etmiştir.
A.Yong, kültürün, "İnsanın tabiatı ve kendisini idare etme yolu ile bizzat meydana getirdiği eser" olduğunu belirtirken, A.K.Kohen, "Umumi olarak inançlar, değer hükümleri, örf ve atdetler, zevkler kısaca insan tarafından yapılmış ve meydana getirilmiş her şey"in kültür olduğunu ifade etmiştir.
R.Thurnawald, "Kültür, tavırlardan, davranış tarzlarından, örf ve adetlerden, düşüncelerden, ifade şekillerinden, kıymet biçimlerinden, tesislerden ve teşkilattan meydana gelmiş ahenkli bir sistemdin" 'demiş, fakat E.B.Taylor onu; "bilgiyi, imanı, sanatı, ahlaki, örf ve adetleri, ferdin mensubu olduğu cemiyetin bir üyesi olması itibariyle kazandığı alışkanlıkları ve diğer bütün maharetleri içine alan gayet karışık bir bütündür." şeklinde tarif etmiştir.
Ziya 'Gökalp ise; "Hars (kültür), yalnız bir milletin dini, ahlaki, hukuki, adli, estetik, lisani, iktisadi ve fenni hayatlarının ahenkli bir bütünüdür." demiştir.
Kültürün Doğuşu
Kültürün doğuşu, insanın yaratılışı ile eş zamanlıdır. Şüphesiz kültürün meydana gelmesinde bütün insanların payı ve yeri vardır. Osmanlı İmparatorluğu üç kıt'ada 600 yıl boyunca gerek kendi uyruğu, gerekse sınır komşusu olarak ticaret yolları, savaşlar, göçler nedeniyle Hıristiyan dininin çeşitli mezheplerine mensup toplumlarla ekonomik, ticari ve kültürel ilişkiler kurmuştur. Bununla beraber Sultan II. Mahmud devrimleriyle başlayan zorunlu Batılılaşma dönemine gelinceye kadar hem özde ve hem de ayrıntılarda Batıyla farklılaşma kararında olan bir kültürün temsilcisi olmuştur.
Bir insan grubu, diğer insan grupları ile hiçbir temasta bulunmayıp ilkel bile olsa, yine kendisine mahsus bir dile, basit de olsa bir dünya görüşüne ve estetiğe ulaşabilmektedir. Nitekim on beşinci asırdan beri yeni kıtalar, topraklar ve diğer insanlarla temas halinde olmayan birçok ada keşfedildi. Buralarda yaşayan insan gruplarının hepsinin seviyelerine uygun bir kültüre sahib oldukları görüldü. Fakat dış dünyaya kapalı olan bu kültürler, başka kültürlerle temas edemedikleri için gelişememişlerdir. Kültür ve medeniyetlerin ileri ve güçlü olduğu ülkeler sosyal ve kültürel temaslara açık ülkelerdir.