Cevap :
İnsan Sevgisi ve Evrensellik
Çağımızda bütün insanların barış içinde, birbirini sevip sayarak yaşama isteği, her gün biraz daha artmaktadır
İnsanların mutlu olması, onların birbirine yaklaşmalarına, birbirini sevip saymalarına bağlıdır Aralarında bu sıcak ilişkiler geliştirildikçe; insanlar ihtiyaçlarını gidermek için birbirine destek olacaklardır
Kurtuluş savaşları gibi halk savaşları da bir çok yıkıma ve ölüme yol açmaktadır Onun için günümüzde her türlü anlaşmazlıkların ,görüşmeler yoluyla çözüme kavuşturulması istenmektedir
Atatürk; “Zorunluluk olmadıkça, savaş bir cinayettir” Demekle,temelde barıştan yana olduğunu hemen belirtmiştir Bu düşünceye bağlı olarak, sadece yurdumuza saldıran düşmanlara karşı, Türk ulusu ile savaşmıştır Daha sonra yapılan barışı izleyen yıllarda bu devletlerle, barış içinde yan yana yaşamamızı sağlamıştır
Yine aynı düşünceyi dile getiren; “Yurtta barış, dünyada barış” Sözünün de Atatürk’e ait olduğunu biliyoruz
Atatürk, yalnız Türk Milletinin huzur ve güvenliğini değil tüm dünya milletlerinin mutluluğunu isteyen ve özleyen bir liderdi Bu düşüncelerini her fırsatta dile getirirdi Nitekim 1931 yılında yaptığı bir konuşmada; “İnsanları mutlu edeceğim diye onları birbirine boğazlatmak, insanlıkla ilgisi olmayan son derece üzücü bir sistemdir İnsanları mesut edecek yegâne vasıta, onları birbirlerine sevdirerek, karşılıklı maddî ve manevî ihtiyaçlarını temine yarayan hareket ve enerjidir Dünya barışı içinde bütün insanlığın hakikî saadeti, ancak bu yüksek ideali taşıyan yolcularının çoğalması ve başarılı olmasıyla gerçekleşecektir”demiştir
Görüldüğü gibi Atatürkçü düşüncenin ulusal boyutunun yanı sıra evrensel bir boyutu da bulunmaktadır
Atatürkçülüğü yürekten benimsemiş olan Türk toplumu, birbirleriyle olduğu kadar, öbür toplumlarla da barış içinde mutlu yaşamak istemektedir
Her toplum, bu düşünceyi paylaşıp destekledikçe, Atatürk’ün bu düşüncesi, dünya çapında gerçekleşme fırsatı bulacaktır
Evrensellik, anlayış düzleminde, hem bilgi hem de siyasal alanlarda genel geçer ilkelerin var olduğunu öne süren ve bu ilkelerin her yerde mutlak geçerliliğini savunan anlayış biçimidir. Bu yaklaşım, gerçekliğin bir bütün olduğunu ve onun bilgisinin de bir bütün olarak varolması gerektigini öne sürer.Yani bir şeyin insanlar tarafından kabul görüldüğü anlamına gelir.Örneğin:basketbol kuralları genelde evrenseldir.En azından topun potanın içinden girmesi baskettir. Etik alanda evrensellik, bütün insanlarin kesin olarak benimsediği ya da benimsemek zorunda olduğu ilkeleri şart koşar. Ahlak ilkeleri her yerde ve her zaman bütün insanlar için geçerli bir yasa olmalıdır. Örneğin Kant'ın " normatif etik "i böyle evrensellik anlayışına bağlı bir etik anlayışıdır. Bu yaklaşım Tarih'e uygulandığında, bütün toplumlar için sabit evrensel bir yasa; epistemolojiye uygulandığında evrensel bir bilgi, yani her yerde herkes için nesnel/doğru anlamda bir bilgi; ve siyasala uygulandığında aynı şekilde evrensel bir siyasal modelin varlığını öngörür.Moderniteyle birlikte, tüm bilginin ve toplumsal gelişmenin dayanaklarından ya da ilkelerinden birisi de bu evrensellik düşüncesi olmuştur.Özgürlük ve Rasyonellik gibiAydınlanma düşüncesinin önemli kavramlarından birisidir. Buna göre, tarih, evrensel olarak rasyonellikle uyumlu bir sekilde özgürlügedogru gelişmektedir
İnsan Sevgisi
Yunus Emre her şeyden önce gönül insanıdır. Sevgi aşığıdır. Onun tek istediği sevgiye balı olan her şeydir. İnsanın ilk önce gönlüne önem verir. Bir gönül yıkmayı büyük günah sayar. Yukarıda da belirttiğimiz gibi Yunus Emre genel felsefesi insan ve aşk özellikle ilahi aşk üzerinedir. Günümüzde herkes bir demokrasi havarisi kesiliyor.
Özgürlükler deniliyor, temel hak ve hukuk deniliyor. Yunus Emre bunu asır öncesinden halletmiştir. Çünkü “Yaratılanı sev yaratandan ötürü” diyerek bütün insanlığı bütün mahlûkatı bütünü mevcudatı kısaca yaratılmış olan her şeyi sevmemiz gerektiğini söylüyor. İnsanların kimlikleri ve milliyetleri önemli değildir, hatta ve hatta dinleri de önemli değildir Yunus Emre için. Önemli olan yaratılmış olması ve onu da bir yaratanının bulunması yani Yüce Allah tarafından yaratılmış olmasıdır.
İnsan değer verilmiş yaratılmıştır. İnsan ne kadar kötü olsa da ne kadar istemediğimiz düşmanımız olsa da Hakkın hatırı için Yaratanının hatırı için sevmek zorundayız ve biz de bir yaratılmış olduğum z için sevilmek zorundayız. Zaten yine Yunus Emre “Sevelim sevilelim bu dünya kimseye kalamaz” diyerek insanın dünyada ki amacının ne olması gerektiğin açıklıyor. Sevmek Yüce Allah tarafından bize verilmesi en büyük nimettir. Yüce Allah’ı sevmekle kalmayıp ona âşık olmamız gerektiğini de söylüyor. Zaten şiirlerinde ana tema bu yöndedir. Aşksız insanın odundan farkı olmayacağın da söylüyor.