Cevap :
Tarihinin psikoloji zihin ve davranış bir akademik çalışma olarak uzanır Eski Yunanlılar . Antik Mısır'da psikolojik düşünce kanıtlar da vardır. Psikoloji bir dalı olduğunu felsefesibunu Almanya ve Amerika Birleşik Devletleri bağımsız bir bilimsel disiplin olarak geliştirdiği, 1870 yılına kadar. Dahil olmak üzere çeşitli diğer alanlarda Psikoloji sınırları fizyoloji ,nöroloji , yapay zeka , sosyoloji , antropoloji , yanı sıra felsefe ve diğer bileşenleri beşeri .
Psikolojinin yüzyılı aşkın tarihinde, psikolojiye dair çeşitli yaklaşımlar ortaya çıkmıştır. Tarihsel olarak ilk psikoloji yaklaşımı, içebakış yöntemiyle, zihinsel işlemi parçalara bölerek, en temel zihinsel elementleri saptamayı hedefleyen yapısalcılıktır.
Bu yaklaşımın öncüsü, psikolojinin de kurucusu olarak kabul edilen Wilhelm Wundt olmasına rağmen, esas temsilcisi Edward Titchener’dır.
William James’in öncülüğünü yaptığı işlevselcilik yaklaşımı, zihnin yapısıyla değil ne işe yaradığıyla ilgilenilmesi gerektiğini savunan bir psikoloji yaklaşımıdır. Almanya’da ortaya çıkan Gestalt psikolojisinin temsilcileri de, işlevselciler gibi zihne dair yapısalcı fikirleri reddetmişlerdir.
Gestalt psikologları, zihinsel etkinliklerin özellikle de algının, parçalara bölünerek değil tam tersine bir bütün olarak ele alındığında anlaşılabileceğini iddia etmişlerdir. Avrupa’da psikolojiyi zihnin çalışılması olarak anlayan yaklaşımlara karşılık, A.B.D.’de John. B. Watson psikolojinin nesnel bir bilim olabilmesi için zihin gibi gözlenemeyen yapıların çalışılmasına itiraz etmiş ve psikolojinin sadece gözlenebilir olan davranışı çalışması gerektiğini ileri sürmüştür.
Davranışçılık adı verilen bu yaklaşımın diğer önemli temsilcisi B. F. Skinner, Watson’un tanımladığı uyarıcı tepki psikolojisinden farklı olarak, davranışların çoğunun uyarıcılar tarafından başlatılmadığını, yani davranışı belirleyenin uyarıcılar değil, davranışların sonuçları olduğunu ileri sürmüştür. A.B.D.’de davranışçılığın yaygınlaşmaya başladığı sıralarda, Avrupa’da, Viyana’da psikodinamik yaklaşımın öncüsü Sigmund Freud, kendi kliniğinde hastaları üzerinde yaptığı çalışmalar sonucunda insan davranışlarının altında yatan dinamiklerin bilinç dışı olduğu tezine dayanan bir kişilik kuramı ve bir tedavi yöntemi geliştirmiştir.
1960’lardan itibaren ortaya çıkan ve günümüzde psikolojiye egemen olan bilişselci yaklaşım, insanın sadece davranışlarının değil, bilişsel yapı ve süreçlerinin de bilimsel olarak çalışılabileceğini ve çalışılması gerektiğini ileri sürer. Bu yaklaşımın savunucularına göre, bilişsel süreçler doğrudan gözlenemese de davranıştan çıkarsanabilir.
Son olarak, psikolojide özellikle de kişilik psikolojisi ve klinik psikolojide etkili olan insancıl psikoloji, insan davranışın bilinç dışı süreçler ya da çevredeki uyarıcılar tarafından belirlenmediğini, insanların davranışlarını sergilerken özgür iradeleri temelinde seçim yaptıklarını ve bu seçimden de sorumlu olduklarını ileri sürer. Bu yaklaşıma göre, insanlar kendini gerçekleştirme eğilimiyle doğarlar ve engellenmezlerse kendilerini geliştirecek yolları seçerler.