Cevap :
Dil ve kültür kavramlarý yapýþýk ikizler gibidir.
Siz onlarý birbirinden ayýrmak isteseniz de onlar ayrýlmamakta direnirler.
Hepimizin yakinen bildiði gibi insanlar,topluluklar halinde hayatlarýný idame ettirirler.
Beraber yaþayan insanlar, dil sayesinde birbirleriyle iletiþim kurarlar.
Ýletiþim sadece bugünle sýnýrlý bir kavram deðildir.
Geçmiþi bilmek ve geçmiþteki tecrübeleri günümüze taþýmak da iletiþimin önemli bir parçasýdýr.
Milletlerin sözlü ve yazýlý birikimleri kültürü oluþturur.
Dil,din,sanat,gelenek ve görenekler,mimarî eserler,giyim-kuþam,yiyecek ve içecekler,her türlü eþya;kültürü oluþturan unsurlardýr.
Söz konusu bu öðeler,dille beraber geçmiþten geleceðe aktarýlýr.
Bu nedenle büyük Türk sosyologu ve düþünürü Ziya Gökalp,dili kültürün temel unsuru ve taþýyýcýsý olarak kabul ediyor.
Gökalp,bu fikrinde yerden göðe kadar haklýdýr.
Dilin taþýyýcýlýk fonksiyonu olmasaydý bizler altý yüz yýllýk Osmanlý kültüründen ve medeniyetinden nasýl haberdar olacaktýk?
Kütüphanelerimizdeki on binlerce ciltlik yazma eserler tarihin canlý belgeleridir.
Altý yüz senelik kültür hazineleri,dil kalýbýna konularak adeta dondurulmuþtur.
Böyle sihirli bir güç olmasaydý tarihimizden,kültür ve medeniyetimizden haberdar olabilir miydik?
Bu soruya verilebilecek cevap koca bir “HAYIR” dan baþka bir þey olamaz elbette.
Dilin yazý ve söz olmak üzere birbirinden farklý iki ayrý yönü vardýr.
Sözün hükmü geçicidir.
Oysa yazý ilelebet kalýcýdýr.
Büyük mutasavvýf þâir Yunus Emre,bu hakikati “Söz uçar,yazý kalýr” çarpýcý vecizesiyle ifade etmiþtir.
Bunu bilmek için âlim olmaya gerek yok.
Ýnsanýn hafýzasý unutmaya meyillidir. “Hafýza-ý beþer nisyan ile malûldür” sözü de bunu tüm çýplaklýðýyla ortaya koymuyor mu?
Milletleri birbirinden ayýran unsurlarýn baþýnda,onlarýn sahip olduklarý dil,kültür ve medeniyet gelmektedir.Onun için bu üç unsur millîdir.Bu üç unsura sahip olmayan topluluklara millet denilemez.
Onun için milletlerin büyüklüðü bu unsurlarla ölçülür.
Türk Milleti,tarihinin en kritik ve zor dönemlerinde bu millî deðerlerine sahip çýkarak aydýnlýða eriþmiþtir.
Günümüzde Türk dili üzerinde sinsi oyunlar oynanýyor.
Yüzyýllardýr dilimizi süsleyen ve millet olarak kenetlenmemizi saðlayan kelimelere savaþ açýlmýþtýr.
Onlarýn yerine ne idüðü belirsiz uydurukça kelimeler sokulmaya çalýþýlýyor.
Bu, bilmeyerek yapýlýyorsa gaflettir.
Þayet bilerek,planlý yapýlýyorsa hýyanettir.
Buna bu millet müsaade etmez.
Dil,milletin fertlerini birbirine baðlayan çimentodur.
Hiç kimse bu çimentonun göz göre göre sökülmesine izin vermez.
Bugün dilimizde bir kýsým yabancý unsurun varlýðý,herkes tarafýndan bilinen bir gerçektir.Mehmet Kaplan’ýn dediði gibi: “Her millet dilini ve kültürünü yüzyýllar boyunca yoðurur.Bu esnada o,akan bir nehir gibi,içinden geçtiði her topraktan bazý unsurlarý alýr.Her medenî milletin konuþma ve yazý dili,karþýlaþtýðý medeniyetlerden alýnma kelime ve deyimlerle doludur.Bu bakýmdan her milletin dili,o milletin çaðlar boyunca yaþadýðý tarihin adeta özetidir.
Kaplan’ýn sözleri aslýnda hadisenin görünmeyen yüzünü de sunuyor bize.Yeter ki kasýtlý ve planlý olarak dilimizi yozlaþtýrmayalým.
Ötekisi devede kulak kalýr.
Bu böyle biline!...