Cevap :

İstihza (alay), söz, davranış veya yazı ile bir insanla eğlenmek, onunla alay etmek, onun haysiyet ve şerefini rencide etmek demektir. İslam, müslümanların gerek kendi aralarındaki münasebetlerinde ve gerekse başkalarına karşı olan davranışlarında mânevi hayata zarar verecek ve hakaret anlamı taşıyacak söz ve davranışları şiddetle yasaklamış ve bunlardan kaçınmalarını emretmiştir. "Ey mü'minler, bir topluluk diğer bir topluluğu alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da başka kadınları alaya almasınlar, belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kendi kendinizi ayıplamayın, birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın; inandıktan sonra yoldan çıkmış olmak ne kötü bir isimdir. Tevbe etmeyenler, işte onlar zalimlerdir."[1]

Müslüman kelimesiyle alay kelimesi yan yana gelemez. Yani bir insan hem müslüman olacak hem de karşısındakiyle alay edecek, yaratıldığı halden ötürü veya bir hastalık-kaza nedeniyle bedeninde meydana gelen aksaklık yüzünden diğer müslümanı hakir görecek!.. Böyle bir şey hayal bile edilemez.

Dünyaya gelirken hiçbirimize “Doğmak istiyor musun?” diye sorulmuyor. Nasıl bir şekil şemalle gelmek istediğimize dair seçenekli bir liste de konulmuyor önümüze. Gözüm şu renk, boyum bu kadar olsun deme imkanımız yok.

Bilim adamlarına göre, anne babamızdan aldığımız genler ile hamilelik döneminde annenin beslenmesi vücudumuzun şekillenmesinde ve sağlıklı bir şekilde dünyaya merhaba dememizde son derece etkili oluyor. Bu genetik geçiş sebebiyle çocuklar anne babalarına benzerler. Bir çocukla annesini veya babasını yan yana gördüğümüzde, çocuğun onların evladı olduğunu anlayıveririz. Zira yüz hatları hemen kendisini ele verir. İnsanın zekâ ve kabiliyetleri üzerinde de anne babadan geçen genlerin etkisi var.

Yaratılışı insanın elinde değil

Bütün bunlar demek oluyor ki, insan dünyaya gelirken sahip olduğu donanım her neyse, bunu kendisi kazanmış, elde etmiş değil. Yani aynanın karşısına geçtiğimizde seyrettiğimiz şeklimiz, göz ve saç rengimiz, boyumuz posumuz bizim çabamız ya da tercihimizle şekillenmedi. Hepsi Rabbimizin takdiri. Bizim yaptığımız, O’nun hayat verdiği bedenimizi korumaktan ibaret.

Diğer taraftan, bazılarımız çeşitli nedenlerle ya da tamamen ilahi takdirin sonucunda bedensel engellerle dünyaya geliyor. Kimimizin diğer insanlara göre sağlık problemi daha fazla olabiliyor; irsî hastalıklar taşıyabiliyor. Ya da gayet sıhhatli iken ani bir hastalık veya kaza sonucu sağlığımızı kaybedebiliyoruz. Belki kolumuzdan, ayağımızdan yoksun kalabiliyoruz.

Hiçbir bedensel engelimiz ya da ciddi bir rahatsızlığımız yoksa, pek çok insana nazaran daha fazla nimete sahibiz demektir. Bununla birlikte, kendimiz olmasak bile bir yakınımız mutlaka böyle bir dertten muzdariptir. Yani anlattığımız durum esasında hiç de uzak değil.

Haller pamuk ipliğine bağlı

Şu an itibarıyla pek çok insana göre daha iyi durumda olduğumuzu düşünebiliriz. Ancak hiçbirimiz bir saat sonra ne olacağımızı bilemiyoruz. Ani bir sancı ile amansız bir hastalığa yakalandığımızı öğrenebiliriz. Günün yorgunluğu ile yolda dalgın yürürken hiç hesapta olmayan bir kaza her şeyi altüst edebilir, sakat kalabiliriz. Demek ki övünüp durduğumuz, başkalarına karşı üstünlük olarak gördüğümüz nimetin elimizden kayıp gitmesi an meselesidir.

Oysa, bedensel engeli yüzünden, boyundan, şeklinden dolayı insanlarla alay eden, onları küçümseyen insanlar var toplumda. Bu kişiler bedensel engellerine bakarak insanlara lakaplar takar, onur kırıcı ifadelerle seslenirler. Böyle kişilerle normal konuşmalarında bile bir küçümseme vardır. Ne zaman ki aynı hal kendilerine, sevdiklerine isabet eder, o zaman ne yaptıklarını fark ederler.

Kişinin karşısındakini şaşılığı, saçlarının dökülmüşlüğü, solaklığı, ellerinde titreme olması, topallığı, bazı harfleri çıkaramaması, kekemeliği, cildinde yanıklar bulunması, boyunun kısa veya çok uzun olması, çok zayıf veya şişman olması gibi şeylerle küçümsemesi ve bunlar üzerinden lakaplarla anması kadar kötü bir alışkanlık olamaz.

Hangimiz çok şişman olmayı, şaşılığı, çolaklığı, topal kalmayı isteriz? Kendimiz için istemediğimiz gibi yakınlarımız için de istemeyiz. Çocuğunun bu hallerden birine maruz kalmasını arzulayabilecek bir anne baba düşünemeyiz. Öyleyse hasbelkader böyle bir durumda olan bir insandan nedir alıp veremediğimiz? Yarına nasıl çıkacağımız belli değilken, sevdiklerimizden birinin her an böyle bir durumla karşılaşması mümkünken, karşımızdaki insanlardan ne isteriz, neden küçük düşürücü ifadeler kullanırız?

Özellikle müslüman kelimesiyle alay kelimesi yan yana gelemez. Yani bir insan hem müslüman olacak hem de karşısındakiyle alay edecek, yaratıldığı halden ötürü veya bir hastalık-kaza sonucu olan bir aksaklık yüzünden diğer müslümanı hakir görecek!.. Böyle bir şey hayal bile edilemez. Müslüman olan bir insan karşısındakini küçümseyemez.

Böyle bir tavır Allah’ın yarattığı şekli beğenmemek demektir. O insanı yarattığı hal ile dalga geçerek Allah’ın yaratışına başkaldırı demektir. Çünkü böyle bir durumda küçümsenen, aşağılanan Allah’ın takdiridir.