Cevap :
Belki, yıllarca uzaktan takip etti onu. Yıllarca sevdi uzaktan. Ne yanına gidebildi önce, ne gidince görebildi, ne konuşabildi sonradan. Sadece uzaktan sevdi. Kâh mutlu oldu, çocuklaştı sevinçten bir bakışıyla; kâh mahzunlaştı, göremeyince haftalarca. Sevince, şehri de sevdi adam içinde sevdiği yaşıyor diye, bir de bir dağı sevdi onunla birlikte. Kuşları da çok sevdi, çocukları da… Hiç birlikte ıslanamadılarsa da yağmuru da çok sevdi sonra adam… Sevdikçe hayatı da sevdi, gülümsemeyi de sevdi, koşmayı, oynamayı, çocuklaşmayı da sevdi adam… Şiirler, sözler biriktirdi sevdiğine, şehre, çocuklara, yağmura, insanlara… Adına şâir dediler; yok, değilim, sevdim sadece ben dedi. Vermezler sana onu dedi aklı;önemli değil dedi o, sevmek yetiyor bana. Git konuş o zaman dedi bu sefer mantığı; dizlerim titrer dedi, dilim tutulur, lâl olurum. Sonra aklı konuştu yeniden; korkaksın sen dedi, ayağına kadar gidip görmeden geliyorsun, Mecnun’dan farkın kalmadı, onu Leylâ sanıyorsun… Sus! diye bağırdı aklına, saçlarını yoldu. Sen, ne bilirsin sevmeyi? Bir gelincik çiçeğini incitmekten korkarak, yaprağına yüreğini asmayı ne bilirsin sen? Koskoca bir şehri, yüce bir dağı yumruk kadar yüreğine sığdırmayı ne bilirsin? Sen, gülleri onun adıyla sevmeyi, ellerine şiirler yazmayı, zülfünü kilometrelerce öteden koklamayı, o biraz üşüse orda, burda sen yataklara düşmeyi ne bilirsin ey benim akılsız aklım?…
O gün evden aceleyle çıktı. Heyecanlı, capcanlıydı, yüzü gülüyordu. O sokağa girdi, bu sokaktan çıktı, karşıya geçti, çocuklara gülümsedi, polislere selam verdi… Bir dükkanın önünde durdu sonra. Camekânda duran şeye baktı. İçeri girdi, paket yaptırdı, parasını ödeyip aldı. Çıktı, göğsüne bastırdı paketi. Bir sıcaklık yayıldı, göğsüne bastırdığı kutudan yüreğine. Gülümsedi, aldırmadı kim ne der, kim alay eder diye. Eve geldi, kitaplığına koydu yüreğinin üstünde getirdiğini.
Aklı sordu hemen; ne olacak, ne var yani? Gidip verecek misin? O da kabul mü edecek hediyeni? Sevinecek mi, boynuna mı sarılacak? Hani, ben olmasam burda deli diyeceğim ya sana, ben burdayım, kendimi yalanlarım sonra…
Hiç aldırmadı aklının söylediklerine. Sen, hiçbir şey bilmiyorsun dedi sadece…
Yatağına uzandı, ellerini başının arkasında birleştirdi; “İyi ki doğdun, gelincik.” dedi, “İyi ki doğdun…”.
Sağlıcakla kalın efendim… budur deneme yazısı