Cevap :
alıntıdır......
Sevgili İnsanlar, Sizler ne kadar şanslısınız ki aileniz, dostlarınız, sıcacık bir yuvanız var. Ben ise bunlara sahip olmayan bir "Köpek"im.,
Ankara'da Hayvanları Koruma Derneği'nin barınaklarında 350 köpek, 150 kedi, 1 at ve 1 ayı arkadaşımla birlikte yaşıyorum.
Hiç bir suçumuz yok aslında ama doğal ortamımız kalmadığından, ömrünün sonuna kadar ayağı çime basamayacak, dört nala koşup, sırt üstü yuvarlanamayacak, hiç bir "af"dan yararlanamayacak "esir kampı " mahkumlarıyız.
Biliyor musunuz? Hayvanları Koruma Derneği'nin barınaklarına yıllardır kimsecikler uğramıyor. Burada 22 yaşında köpekler, 18 yaşında kediler var. Tek istediğimiz başımızı okşayacak bir el. Arada sırada birileri uğruyor ama onlar da "cins " köpek istiyorlarmış. Hayriye teyze "Bu cins değil ama..."diyor. Hiç yüzüme bile bakmıyorlar ve beni almıyorlar.
Benim çok sevdiğim bir sahibim vardı. Bir gün uyudu ve bir daha uyanmadı. Evde herkes çok ağladı. Sahibimi bir tahta kutuya koydular ve bir çukura gömdüler. Ben günlerce o çukuru kazmaya çalıştım ama ona ulaşamadım. Yemedim, içmedim, uyumadım. Sabahlara kadar uludum. Kötü kötü adamlar beni taşlarla kovaladılar ama gitmedim. Sonra Gamze abla beni mezarlıkta ölmek üzereyken buldu ve bu barınaklara getirdi. Adımı ona hiç söyleyemedim. O da bana "Dost " adını taktı.
İlk geldiğimde, oda arkadaşımın hikayesi bana çok benziyordu. O da, sahipleriyle Bodrum'a giderken trafik kazası yapmışlar. Sahipleri genç bir Alman çiftmiş ve kanlar içinde başka bir arabaya koyup, ***ürmüşler. Bonnie, 1 hafta minibüsün başında onların dönmelerini beklemiş. Arabayı araştırmak isteyen Jandarmayı ısırmış. Havaya ateş açmışlar, yine de yerinden kıpırdatamamışlar ve minibüse girememişler. Izdıraplı ulumasına son vermek için tam vuracaklarken tesadüfen Gamze abla ona rastlamış. Onu ben geldikten kısa bir süre sonra Almanya'ya, sahiplerinin ailesine gönderdi.
Burada her birimizin ayrı bir acıklı hikayesi var. Karnımız doyuyor, sokaktaki gibi tekme yemiyoruz ama mutsuzuz. Bazılarımız burada doğdu, büyüklerin anlattığı "kırlarda koşmak, kedi kovalamak, banyo yapmak " gibi hikayeleri, başlarını yana eğip, tek kulaklarını kabartarak, hayretle dinliyorlar.
Küçükler fazla yaşamıyor zaten. "Barınak hastalığı" denilen bir hastalıktan hep ölüyorlar. Hayriye teyze cok ağlıyor. Ben yine de kendimi şanslı sayıyorum çünkü, sokakta fazla kalmadım. Aramızda öyle arkadaşlar var ki, üzerlerinde deneyler yapmışlar, arka ayağını öne, önü arkaya takmışlar, böbreklerini, midelerini kesmişler, belediye vurmuş, vücudunda gün be gün oksitlenerek, zehirleyen saçmalar olan ve trafik kazalarında sakat kalmış olanlar, cok acı çekenler var. Zaten çoğu sakat ama Gamze abla onlara iyi davranıyor. Şimdi yeni evler yapıyor bizim için ve orada daha iyi şartlarda yaşayacakmışız.
Bakın size bir de ne anlatacağım? Bir gün Avusturyalı bir hanım geldi "Cins olmayan bir köpek istiyorum" dedi. Hepimiz tellere yapışıp hep bir ağızdan "Beni al, beni al" diye bağırdık. Aramızda Kontes diye çirkin ama çok akıllı bir kız vardı. Telin arasından kaçıp, gitti o hanımın arabasına bindi. Hepimiz bakakaldık...
Şimdi çok mutluymuş. Bir kere bizi ziyarete geldi tanıyamadık. Sık sık uçakla yurt dışına gidiyormuş, sahibinin yatağında yatıyormuş. Adını değiştirmişler "Noel Jean" yapmışlar. O güzel kokusu ve üzerindeki şık paltosu gözümün önünden gitmiyor.
Gece çökünce, oda arkadaşlarımla birbirimize sarılıp, sabaha kadar konuşuyoruz. Kimileri eski sahiplerinin onları ne kadar sevdiğini ama sudan sebeplerle ondan nasıl kurtulduklarını anlatıyorlar. Ama sahiplerine de toz kondurmayıp, aslında onların haklı olduklarına dair sebepler uyduruyorlar. Kimilerimiz hiç gerçek olmayacağını bile bile, sıcak bir eve kavuşunca , sahibini ne kadar seveceğini, hatta onun için canını bile verebileceğini anlatıyor.
Kim bilir... Belki... Belki bir gün beni de isteyen birisi olur...
Satılık Köpek Yavruları" ilanının altında küçücük bir çocuğun kafası gözüktü.
Çocuk dükkan sahibine sordu;
"Köpek yavrularını kaça satıyorsunuz?"
Dükkan sahibi;
"30 dolarla 50 dolar arasında değişiyor fiyatları" dedi.
"Benim 2 dolar 37 sentim var" dedi çocuk, "Bir bakabilir miyim yavrulara?" Dükkan sahibi gülümsedikten sonra bir ıslık çaldı ve kulübeden beş tane yumak halinde yavru çıktı. Yavrulardan biri arkadan geliyordu.
Küçük çocuk yürümekte zorluk çeken sakat yavruyu işaret edip sordu; "Bunun nesi var?"
Dükkan sahibi onun kalça çıkığı olduğunu ve hep sakat kalacağını açıkladı.
Küçük çocuk heyecanlanmıştı. "Ben bu yavruyu satın almak istiyorum."
Dükkan sahibi;
"Hayır, o yavruyu satın alman gerekmiyor. Eğer gerçekten istiyorsan, o yavruyu sana bedava veririm."
Küçük çocuk birden sinirleniverdi.
Dükkan sahibinin gözlerinin içine dik dik bakarak; "Onu bana vermenizi istemiyorum. O da diğer yavrular kadar değerli ve ben fiyatını tam olarak ödeyeceğim. Aslında, size şimdi 2 dolar 37 sent vereceğim ve geri kalan borcumu da her ay 50 sent olarak tamamlayacağım."
Dükkan sahibi çocuğu ikna etmeye çalıştı; "Bu köpeği gerçekten satın almak istediğini sanmıyorum. Bu yavru hiç bir zaman diğer yavrular gibi koşup, zıplayamayacak ve seninle oynayamayacak.
Bunun üzerine küçük çocuk eğildi, pantolonunu sıvadı ve büyük bir metal parçasının desteklediği sakat bacağını dükkan sahibine gösterip tatlı bir sesle,
"Ben de çok iyi koşamıyorum ve bu yavrunun kendisini çok iyi anlayacak bir sahibe gereksinimi var" dedi