Cevap :
MARKET
Bir gün fabrikadan gelen çikolatalar bir markete bırakılmıştı.
Çikolatalar raflara yerleştirilirken adam çikolataları en orta rafa koymuştu.Bu çikolatalar içinde üç farklı çikolata çikolata çeşiti vardı.Bunlar; sütlü, siyah ve beyza çikolata idi. Aslan bu çikolataları almak ister.Çünkü canı çok fazla çikolata çekmiştir.Annesine göstermeden bu üç çikolatayı alışverişsepetinin içine gizlice atar.Alışveriş bitince kasaya giderler.Aslan'ın şansı yine yaver gider ve annesi çikolataları görmez.Fakat eve gelince Aslan çikolatları untur.Annesi marketten aldığı eşyaları doba yerleştirirken bu üç çikolatayı görür.Annesi '' Aslannnnnnnnn!'' diye çağırır .Aslan koşa koşa mutfağa gelir.Annesi çikolataları işaret ederek ''Nedir bunlar?'' der.Aslan cevap veremez. Annesi birdaha ''nedir bunlar?'' der. ''Özür dilerim anneciğim canım çok çikolata çekmişti almamam izin vermezsin diye senden sakladım bir daha böyle bir şey yapmayacağım'' der annesine. Annesi çattığı kaşların düzelterek ''ama bir daha olmamasa şartıyla bunları yiyebilirsin ben sana izin verirdim saklamana gerek yoktu'' dedi.
Aslan o günden sonra kendine bir söz verdi ''Bir daha ailemden bir şey saklamayacağım'' dedi.
en iyi seçersen sevinirim
Harika bir ikili olarak görünüyorlardı. Birbirlerini tamamlıyorlardı sanki ve onları gören herkes: müthiş bir ikili, ne kadar da yakışıyorlar, diye geçiriyordu içinden. Oğlan, esmer, siyah gözlü, biraz daha açık saç renkli, uzun boylu ve iyi yapılıydı. Kız da uzun boylu, fakat daha bir narin ve bir kadının olabileceği kadar dişiydi, çok genç yaşına rağmen.
İkisi de cazibeli, hep güler yüzlü ve her yerde ilgi odağıydılar. Bir şekilde büyülüyorlardı etrafında kilerini ve nasıl olduğunu anlamadan herkes onlara sempati duymaya başlıyordu. Ayrı ayrı insanlar gibi değil, bir bütün, hoş bir ikili, gibi hissettiriyorlardı kendilerini. Aşkları, birbirlerine duydukları sevgi o kadar derin, samimi ve gerçekti ki bunları düşündürtüyorlardı etrafta ki olan herkese. Birbirlerini sadece bakışlarla ve hareketlerle anlayabiliyorlardı, konuşmalarına bile gerek yoktu. Bir göz kırpması, hafif bir dokunuş… yeterliydi anlaşmaları için, sözlere gerek yoktu.
Gerçek mutlulardan, birbirlerinin varlığını farkında ve birlikte olmanın mutluluğu içinde yüzüyorlardı âdeta.
Kendi gelenekleri vardı…
Yazları, karpuz yemekten ikisi de çok hoşlanıyordu mesela. Kocaman bir karpuz satın alıp, büyük dilimler halinde kesip, birbirlerine büyük zevkle yediriyorlardı …kulaklarına kadar karpuz içinde ve karpuz dilimi gibi kocaman gülümsemeler içinde.
Kışları, karpuz yok fakat onun yerine çikolata vardı… İkisi de çikolata yemeye bayılıyorlardı.
İkisi anlaşmışlardı… Birbirlerini aldatmayacaklardı. Ama bir gün olur ya gönül bu, başkasını severse, yalana asla başvurmayacaklardı, sözlere gerek duymadan, birbirlerine beyaz çikolata göndereceklerdi. Böylece aldatma bu kadar çok acıtmayacaktı, beyaz çikolata, küçücük zerre de olsa acıyı hafifletecekti. Ve çikolata bölünmeden, aldatılan tarafından tam olarak yenecekti…