Cevap :

Dile, ilime, eğitime, kültüre, sanata, gereken önemi vermiyoruz

 
Ink

Ana dilimiz Türkçe, yeryüzünün en eski ve en geniş coğrafya parçasında konuşulan gelişmiş, zengin bir kültür, bilim ve sanat dilidir. Türkçe en eski, en köklü dillerdendir diyoruz; çünkü bugünkü dillerin çoğu ortada yokken, hatta bugünkü bazı dillerin ataları sayılan diller bile ortada yokken Türkçe vardı. 

Türkçe en geniş coğrafya parçasında konuşuluyor diyoruz; çünkü bugün artık Türk dili sadece Anadolu’da ve Balkanlarda değil, sadece Türkistan’da ve Sibirya’da değil; çalışmak amacıyla Avrupa’ya, Amerika’ya, Avustralya’ya giden vatandaşlarımız sayesinde dünyanın dört bucağında konuşuluyor. Türkçenin lehçeleri dediğimiz çeşitli kolları Balkanlardan Uzak Doğuya kadar geniş coğrafyada yazı ve konuşma dili olarak kullanılıyor. Bütün bu kollara Türk dili ailesi adını veriyoruz.

Türkçe, bugün Türk dil ailesinin en fazla konuşucuya sahip kollarından biridir. Yaklaşık 70 milyon kişinin konuştuğu Türkiye Türkçesi, sadece Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde değil, diğer bölgelerde de konuşulan ve yazılan dillerdendir. 1980’lerin ortalarında UNESCO hazırladığı bir raporda Türkçenin konuşucu bakımından dünyanın beşinci büyük dili olduğunu açıklamıştı. Hiç kuşkusuz, bu raporu hazırlayanlar Türk dilinin bütün kollarını, yani dil ve lehçelerini, bir bütün olarak kabul ederek bu sonuca ulaşmışlardı. Kesin nüfus sayımı sonuçlarına dayanmasa da Türk dilinin çeşitli kollarını konuşan 200 milyonu aşkın insan bulunduğu sanılmaktadır. Ancak UNESCO, daha sonraki yıllarda hazırladığı raporlarda Türk dil ailesini bir bütün kabul etmeyerek, her Türk lehçesini  sıralamada ayrı ayrı değerlendirdi. Böylece Türk dilinin sıralamadaki yeri değişti. Bu durum gerçeği değiştiremez. Yaklaşık 12 milyon km2’lik bir alanda, Türk dilinin birbirine uzak veya yakın lehçeleri konuşulmakta, yazı dili olarak kullanılmaktadır. Bunlar içerisinde Türkiye Türkçesi, güncel birtakım sorunlarına karşılık; kültür, sanat, edebiyat ve bilim dilidir. 

Herhangi bir dilde yazılmış bir romanın Türkçeye çevirisi yapılabiliyorsa, felsefe eserleri Türkçeye çevrilebiliyorsa, Türk yazarlarının eserleri yabancı dillere çevrilebiliyorsa; Türkçe bir kültür, sanat ve edebiyat dilidir. Bilim eserlerinin yazılabildiği, çevrilebildiği, yeni terimlerin türetilebildiği ve her aşamada öğretimin yapılabildiği Türkçe, bir bilim dilidir. Türkçenin bilim dili olmadığı, olamayacağı konusundaki sözler bir iddiadan öte gidemez.

Türkçe gelişmiş bir dildir diyoruz; çünkü Türkçenin söz varlığı bugün 75.000’e ulaştı.  Türk Dil Kurumunun 1945’te çıkardığı birinci baskı Türkçe Sözlük’te 20.000 civarında söz vardı. 1998’de çıkan Türkçe Sözlük’te ise 75.000 söz var.  

Türkçe, kavramlar yönünden son derece zengindir:Akrabalık ilişkilerimize verdiğimiz önemin sonucu akrabalık ile ilgili sözler başka hiçbir dilde görülemeyecek kadar fazladır, zengindir. Pek çok dilde bırakınız baldız, görümce, elti gibi sözlerin karşılıklarını, teyze ile halayı ayırt edecek sözler bile yoktur. Renk adlarımız, renklerin en küçük ayrıntısına kadar tonlarını verecek şekilde zengindir: Yavru ağzı, gül kurusu, gök mavisi... 

Peki bu zengin söz varlığından yararlanabiliyor muyuz ? 

Yararlandığımız söylenemez...

Türkçe Sözlük’ün son baskısında madde başı olarak 75.000 söz var dedim. Ne yazık ki bu söz varlığından yeterince yararlanmıyoruz. Her toplumda gündelik hayatta kullanılan söz sayısı, o dilin genel söz varlığına göre düşüktür. Ancak, yapılan araştırmalara göre Türkiye’de bu oran çok daha düşük. Sokaktaki insanın söz varlığı elbette onun dünyasına göre olacaktır. Ama kitle iletişim araçlarının söz varlığı daha geniş olmalıdır. Birkaç yüz sözle, en fazla beş yüz altı yüz sözle, haber programları, hatta diziler çekiliyor.  

Sözlük kullanma alışkanlığımız da tam olarak gelişmemiş. Sözlere kendimize göre anlamlar yükleyip kullanıyoruz. Bu durum, yalnızca yabancı kaynaklı sözleri değil, Türkçe kökenli sözleri de birbirine karıştırıp yanlış kullanmamıza yol açıyor. Söz gelişi gözaltına almak ile gözlem altına almak sözlerini yerli yerinde kullanılamıyor. Bu yanlışı kitle iletişim araçları yapınca, yanlış kullanış toplumda hızla yayılıyor. Sözleri yerli yerinde bilerek kullanmak gerekir, anlamı bilinmeyen sözler için mutlaka sözlüğe başvurulmalıdır. Bunun eğitimi ilkokuldan başlayarak yapılmalı. Zaten bu işin temeli de eğitimdir. Okullarımızda Türkçe eğitimi gözden geçirilmeli ve bilişim teknolojilerinden de yararlanılarak düzenlenmelidir. Bu konuda Millî Eğitim Bakanlığımıza büyük görevler düşmektedir.

Peki Türkçeyi doğru ve güzel olarak kullanıyor muyuz ?