Memetnur507
Cevaplandı

atatürkün müziğe verdiği önem    lütfen 2 sayfalık falan olsun yani uzun olsun puan icin sacma yazanları sikayet ederim

Cevap :

Atatürkün müzik sevgisi

Atatürk müzik eğitimi görmemişti. Ancak, her çeşit müziği seviyor, Klasik Türk Müziği makamlarını biliyor , bazı şarkı ve türküleri başarıyla söyleyebiliyordu.

Atatürk insan hayatında müziğin çok önemli bir yeri olduğuna inanıyordu. 14 Ekim 1925′te İzmir Kız Öğretmen Okulu’nu ziyaretlerinde öğrencilerin “Hayatta musiki lazım mıdır?” sorusunaşu cevabı vermişti :

-”Hayatta musiki lazım değildir. Çünkü hayat musikidir. Musiki ile alakası olmayan mahlukat insan değildir. Eğer mevzuu bahs olan hayat insan hayatı ise, musiki behemehal vardır. Musikisiz hayat zaten mevcut olamaz. Musiki hayatın neşesi, ruhu, süruru ve her şeyidir. Yalnız musikinin nev’i şayan-ı mütalaadır.”

Atatürkün sanat ve müziğe katkıları
Cumhuriyetin ilan edilmesinin ardından bir çok yeniliklere imza atan Atatürk, topluma öz Türk musikisi dışında, klasik müzik ve operayı da sevdirmek ve tanıtmak için çalışmalarda bulunmuş, bu tür müzik konserlerini izlemeye giderek, halkında bu yeni müzik türlerini sevmesini arzulamıştır.

Atatürk döneminde müziğin gelişimi adına yapılan çalışmalar

Makam-ı Hilâfet Mızıkasının İstanbul’dan başkent Ankara’ya getirilerek ‘Riyaset-i Cumhur Musiki Heyeti’ adı altında yeni bir yapıya dönüştürülmesi (1924). Tevhid-i Tedrisat Kanununun (Öğretimi Birleştirme Yasasının) yürürlüğe girmesiyle genel müzik eğitiminin lâik bir temele oturtulması (1924). Ankara’da Musiki Muallim Mektebinin kurulup açılması (1924). Tekke ve zaviyelerin kapatılmasıyla tekke müziğinin varlık nedeni ve ortamının kaldırılması (1924). Müzik öğrenimi için Avrupa’ya yetenekli gençlerin gönderilmeye başlanması (1925). Halk müziği ezgilerinin derlenmeye başlanması (1925) ve notaya alınan ezgilerin yayımına geçilmesi (1926). Batı müziği bölümü eklenmiş olan İstanbul’daki Dârülelhanın konservatuvara dönüştürülmesi (1926).



Atatürk'ün müzik hakkındaki sözleri

Müzik hayatın neşesi, ruhu, sevinci ve her şeyidir.

Hayatta müzik lazım değildir. Çünkü hayat müziktir. Müzik ile ilgisi olmayan varlıklar insan değildirler. Eğer söz konusu olan hayat insan hayatı ise müzik mutlaka vardır. Müziksiz hayat zaten mevcut olamaz.

Sanat güzelliğin ifadesidir. Bu ifade söz ile olursa şiir, nağme ile olursa musiki, nakş ile olursa ressamlık, oyma ile olursa heykeltıraşlık, bina ile olursa mimarlık olur.

Güzel sanatların hepsinde ulus gençliğinin ne türlü ilerletilmesini istediğinizi bilirim. Ancak bunda en çabuk, en önde götürülmesi gerekli olan Türk müziğidir. Bir ulusun yeni değişikliğine ölçü, musıkide değişikliği alabilmesi, kavrayabilmesidir.

Hayatlarını büyük bir sanata vakfeden bu çocukları sevelim.

Ulusal; ince duyguları, düşünceleri anlatan; yüksek deyişleri, söyleyişleri toplamak, onları bir an önce, modern müzik kurallarına göre işlemek gerekir. Ancak bu düzeyde Türk ulusal müziği yükselip, evrensel müzikte yerini alabilir.




Atatürk’ün sevdiği şarkı ve türkülerden bazıları 

Söyle Ruhum Sevdan Beni Kaç Yıl Yakacak Aşk Denilen Cellata Aman Beyim Kadın Kıyma Canıma Çeşmesinin Üstüne Beni Sevmez Biliyorum Gözlerim Arıyor Seni Her Yerde Ayrılamam Ölsem Bile Dağları Hep Kar Aldı Gönül Durmaz Su Gibi Çağlar Gözüne Sürme Çekmiş Yüzüne Dolan Her Gece (Gözün Aydın) Tam Üç Sene Beyoğlu’ndan Geçerken Gelmiş İken Buraya (Çal-Çal) Ağlarım Çağlar Gibi Fırat (Bingöllerden Süzülürsün) Demedim Hiç Ona Kimsin (Ah Kadın Ah O Kadın) Bahçenizde Sümbül Olsam Sevdiğiniz Bir Gül Olsam Köpürsün Badeler Taşsın Dökülsün Neş’eler Gelsin Süzüp Süzüp de Ey Melek Bir Nev-Civansın Şuh-i Cihansın Etme Beyhude Figan Vazgeç Gönül Çiçekten Nağmeden Bir Deste Bağlar Bir Yer ki Sabah Olmayacaktır Leylakların Hayali Salkımların Emeli Aşkınla Yanan Gönlüme Delisin Deli Gönlüm Sabah Yıllardan Beri Yürü Dilber Yürü Ömrümün Varı (Sürmelim Aman) Cana Rakibi Handan Edersin Yanık Ömer Şahane Gözler Şahane Alişimin Kaşları Kare Yemen Türküsü Vardar Ovası Çanakkale İçinde Dağlar Dağlar Viran Dağlar Havada Bulut Yok Bülbülüm Altın Kafeste Kırmızı Gülün Alı Var Atladım Bahçene Girdim Sarı Zeybek

Atatürk, bütün sanat dallarına önem verdiği gibi, müziğe de büyük önem vermiştir. 1913 yılında Sofya’da askeri ateşe olarak görev yaptığı dönemde, çok sesli müziğe ilgi duymaya başlamış, klasik müzik konserlerine ve operalara giderek bu tarz müzik türlerini yakından tanıma fırsatı bulmuştur.

Cumhuriyetin ilan edilmesinin ardından bir çok yeniliklere imza atan Atatürk, topluma öz Türk musikisi dışında, klasik müzik ve operayı da sevdirmek ve tanıtmak için çalışmalarda bulunmuş, bu tür müzik konserlerini izlemeye giderek, halkında bu yeni müzik türlerini sevmesini arzulamıştır.

Türk toplumuna evrensel müziğin çok sesli ezgilerini tanıtmayı, sevdirmeyi amaçlayan Atatürk, Türk musikisinin gücünü ve etkisini hiç bir zaman görmezden gelmemiş, şarkılar ve türküler onun günlük yaşamının bir parçası olmuştur adeta.

Türk kültüründe önemli bir yere sahip olan türkülerin toplumun bir aynası olduğunu, hüznü ve sevinci içerisinde barındırdığını iyi bilen Büyük Önder, “Müzik hayatın neşesi, ruhu, sevinci ve her şeyidir” demek suretiyle, müziğin yaşamın ta kendisi olduğunu ifade etmiştir.

Atatürk’ün beğendiği bestekâr, güfteci ve güçlü yorumcular arasında bulunan; Münir Nurettin Selçuk, Saadettin Kaynak, Mustafa Nafiz, Afitap, Yesarî Asım Arsoy, Hamiyet, Safiye Ayla, Müzeyyen Senar, Selahattin Pınar ve daha nice sanatçıların seslendirdiği şarkı ve türkülerden başka, Atatürk’ün tren yolculukları sırasında Necip Celal Andel’in Seyyan (Oskay) tarafından seslendirilen “Yıllar” tangosunu dinlemesi, O`nun müziğin her dalı ile yakından ilgilendiğinin göstergesidir.

Atatürk’ün bir başka türlü sevdiği ve dinlerken duygulandığı Rumeli türkülerini de unutmamak gerekir. Falih Rıfkı Atay, ‘Çankaya’ adlı kitabında, Atatürk’ün Rumeli türkülerini dinlerken hissettiklerini “Rumeli türkülerini söylerken derin ve onulmaz bir gurbet ve sıla acısı gözlerinde yaşarırdı” sözleriyle açıklar.

Şarkı ve türkü dinlemekten büyük keyif alan Atatürk, söylenen şarkı ve türkülere kendiside zaman zaman eşlik etmiş, sahnedeki sanatçılar ile yakından ilgilenmiştir.

Atatürk’ün müziğe verdiği önem ve müziğin gelişimine dair yaptığı çalışmalar, onun bir sanat aşığı olduğunun ispatıdır adeta.

Atatürk’ün sevdiği şarkı ve türkülerden bazıları

Söyle Ruhum Sevdan Beni Kaç Yıl Yakacak

Aşk Denilen Cellata

Aman Beyim

Kadın Kıyma Canıma

Çeşmesinin Üstüne

Beni Sevmez Biliyorum

Gözlerim Arıyor Seni Her Yerde

Ayrılamam Ölsem Bile

Dağları Hep Kar Aldı

Gönül Durmaz Su Gibi Çağlar

Gözüne Sürme Çekmiş

Yüzüne Dolan Her Gece (Gözün Aydın)

Tam Üç Sene

Beyoğlu’ndan Geçerken

Gelmiş İken Buraya (Çal-Çal)

Ağlarım Çağlar Gibi

Fırat (Bingöllerden Süzülürsün)

Demedim Hiç Ona Kimsin (Ah Kadın Ah O Kadın)

Bahçenizde Sümbül Olsam Sevdiğiniz Bir Gül Olsam

Köpürsün Badeler Taşsın Dökülsün Neş’eler Gelsin

Süzüp Süzüp de Ey Melek

Bir Nev-Civansın Şuh-i Cihansın

Etme Beyhude Figan Vazgeç Gönül

Çiçekten Nağmeden Bir Deste Bağlar

Bir Yer ki Sabah Olmayacaktır

Leylakların Hayali Salkımların Emeli

Aşkınla Yanan Gönlüme

Delisin Deli Gönlüm

Sabah Yıllardan Beri

Yürü Dilber Yürü Ömrümün Varı (Sürmelim Aman)

Cana Rakibi Handan Edersin

Yanık Ömer

Şahane Gözler Şahane

Alişimin Kaşları Kare

Yemen Türküsü

Vardar Ovası

Çanakkale İçinde

Dağlar Dağlar Viran Dağlar

Havada Bulut Yok

Bülbülüm Altın Kafeste

Kırmızı Gülün Alı Var

Atladım Bahçene Girdim

Sarı Zeybek

Atatürk döneminde müziğin gelişimi adına yapılan çalışmalar

Makam-ı Hilâfet Mızıkasının İstanbul’dan başkent Ankara’ya getirilerek ‘Riyaset-i Cumhur Musiki Heyeti’ adı altında yeni bir yapıya dönüştürülmesi (1924).

Tevhid-i Tedrisat Kanununun (Öğretimi Birleştirme Yasasının) yürürlüğe girmesiyle genel müzik eğitiminin lâik bir temele oturtulması (1924).

Ankara’da Musiki Muallim Mektebinin kurulup açılması (1924).

Tekke ve zaviyelerin kapatılmasıyla tekke müziğinin varlık nedeni ve ortamının kaldırılması (1924).