Cevap :
Atatürkün müzik sevgisi
Atatürk müzik eğitimi görmemişti. Ancak, her çeşit müziği seviyor, Klasik Türk Müziği makamlarını biliyor , bazı şarkı ve türküleri başarıyla söyleyebiliyordu.
Atatürk insan hayatında müziğin çok önemli bir yeri olduğuna inanıyordu. 14 Ekim 1925′te İzmir Kız Öğretmen Okulu’nu ziyaretlerinde öğrencilerin “Hayatta musiki lazım mıdır?” sorusunaşu cevabı vermişti :
-”Hayatta musiki lazım değildir. Çünkü hayat musikidir. Musiki ile alakası olmayan mahlukat insan değildir. Eğer mevzuu bahs olan hayat insan hayatı ise, musiki behemehal vardır. Musikisiz hayat zaten mevcut olamaz. Musiki hayatın neşesi, ruhu, süruru ve her şeyidir. Yalnız musikinin nev’i şayan-ı mütalaadır.”
Atatürkün sanat ve müziğe katkıları
Cumhuriyetin ilan edilmesinin ardından bir çok yeniliklere imza atan Atatürk, topluma öz Türk musikisi dışında, klasik müzik ve operayı da sevdirmek ve tanıtmak için çalışmalarda bulunmuş, bu tür müzik konserlerini izlemeye giderek, halkında bu yeni müzik türlerini sevmesini arzulamıştır.
Atatürk döneminde müziğin gelişimi adına yapılan çalışmalar
Atatürk'ün müzik hakkındaki sözleri
Müzik hayatın neşesi, ruhu, sevinci ve her şeyidir.
Hayatta müzik lazım değildir. Çünkü hayat müziktir. Müzik ile ilgisi olmayan varlıklar insan değildirler. Eğer söz konusu olan hayat insan hayatı ise müzik mutlaka vardır. Müziksiz hayat zaten mevcut olamaz.
Sanat güzelliğin ifadesidir. Bu ifade söz ile olursa şiir, nağme ile olursa musiki, nakş ile olursa ressamlık, oyma ile olursa heykeltıraşlık, bina ile olursa mimarlık olur.
Güzel sanatların hepsinde ulus gençliğinin ne türlü ilerletilmesini istediğinizi bilirim. Ancak bunda en çabuk, en önde götürülmesi gerekli olan Türk müziğidir. Bir ulusun yeni değişikliğine ölçü, musıkide değişikliği alabilmesi, kavrayabilmesidir.
Hayatlarını büyük bir sanata vakfeden bu çocukları sevelim.
Ulusal; ince duyguları, düşünceleri anlatan; yüksek deyişleri, söyleyişleri toplamak, onları bir an önce, modern müzik kurallarına göre işlemek gerekir. Ancak bu düzeyde Türk ulusal müziği yükselip, evrensel müzikte yerini alabilir.
Atatürk’ün sevdiği şarkı ve türkülerden bazıları
Atatürk, bütün sanat dallarına önem verdiği gibi, müziğe de büyük önem vermiştir. 1913 yılında Sofya’da askeri ateşe olarak görev yaptığı dönemde, çok sesli müziğe ilgi duymaya başlamış, klasik müzik konserlerine ve operalara giderek bu tarz müzik türlerini yakından tanıma fırsatı bulmuştur.
Cumhuriyetin ilan edilmesinin ardından bir çok yeniliklere imza atan Atatürk, topluma öz Türk musikisi dışında, klasik müzik ve operayı da sevdirmek ve tanıtmak için çalışmalarda bulunmuş, bu tür müzik konserlerini izlemeye giderek, halkında bu yeni müzik türlerini sevmesini arzulamıştır.
Türk toplumuna evrensel müziğin çok sesli ezgilerini tanıtmayı, sevdirmeyi amaçlayan Atatürk, Türk musikisinin gücünü ve etkisini hiç bir zaman görmezden gelmemiş, şarkılar ve türküler onun günlük yaşamının bir parçası olmuştur adeta.
Türk kültüründe önemli bir yere sahip olan türkülerin toplumun bir aynası olduğunu, hüznü ve sevinci içerisinde barındırdığını iyi bilen Büyük Önder, “Müzik hayatın neşesi, ruhu, sevinci ve her şeyidir” demek suretiyle, müziğin yaşamın ta kendisi olduğunu ifade etmiştir.
Atatürk’ün beğendiği bestekâr, güfteci ve güçlü yorumcular arasında bulunan; Münir Nurettin Selçuk, Saadettin Kaynak, Mustafa Nafiz, Afitap, Yesarî Asım Arsoy, Hamiyet, Safiye Ayla, Müzeyyen Senar, Selahattin Pınar ve daha nice sanatçıların seslendirdiği şarkı ve türkülerden başka, Atatürk’ün tren yolculukları sırasında Necip Celal Andel’in Seyyan (Oskay) tarafından seslendirilen “Yıllar” tangosunu dinlemesi, O`nun müziğin her dalı ile yakından ilgilendiğinin göstergesidir.
Atatürk’ün bir başka türlü sevdiği ve dinlerken duygulandığı Rumeli türkülerini de unutmamak gerekir. Falih Rıfkı Atay, ‘Çankaya’ adlı kitabında, Atatürk’ün Rumeli türkülerini dinlerken hissettiklerini “Rumeli türkülerini söylerken derin ve onulmaz bir gurbet ve sıla acısı gözlerinde yaşarırdı” sözleriyle açıklar.
Şarkı ve türkü dinlemekten büyük keyif alan Atatürk, söylenen şarkı ve türkülere kendiside zaman zaman eşlik etmiş, sahnedeki sanatçılar ile yakından ilgilenmiştir.
Atatürk’ün müziğe verdiği önem ve müziğin gelişimine dair yaptığı çalışmalar, onun bir sanat aşığı olduğunun ispatıdır adeta.
Atatürk’ün sevdiği şarkı ve türkülerden bazıları
Söyle Ruhum Sevdan Beni Kaç Yıl Yakacak
Aşk Denilen Cellata
Aman Beyim
Kadın Kıyma Canıma
Çeşmesinin Üstüne
Beni Sevmez Biliyorum
Gözlerim Arıyor Seni Her Yerde
Ayrılamam Ölsem Bile
Dağları Hep Kar Aldı
Gönül Durmaz Su Gibi Çağlar
Gözüne Sürme Çekmiş
Yüzüne Dolan Her Gece (Gözün Aydın)
Tam Üç Sene
Beyoğlu’ndan Geçerken
Gelmiş İken Buraya (Çal-Çal)
Ağlarım Çağlar Gibi
Fırat (Bingöllerden Süzülürsün)
Demedim Hiç Ona Kimsin (Ah Kadın Ah O Kadın)
Bahçenizde Sümbül Olsam Sevdiğiniz Bir Gül Olsam
Köpürsün Badeler Taşsın Dökülsün Neş’eler Gelsin
Süzüp Süzüp de Ey Melek
Bir Nev-Civansın Şuh-i Cihansın
Etme Beyhude Figan Vazgeç Gönül
Çiçekten Nağmeden Bir Deste Bağlar
Bir Yer ki Sabah Olmayacaktır
Leylakların Hayali Salkımların Emeli
Aşkınla Yanan Gönlüme
Delisin Deli Gönlüm
Sabah Yıllardan Beri
Yürü Dilber Yürü Ömrümün Varı (Sürmelim Aman)
Cana Rakibi Handan Edersin
Yanık Ömer
Şahane Gözler Şahane
Alişimin Kaşları Kare
Yemen Türküsü
Vardar Ovası
Çanakkale İçinde
Dağlar Dağlar Viran Dağlar
Havada Bulut Yok
Bülbülüm Altın Kafeste
Kırmızı Gülün Alı Var
Atladım Bahçene Girdim
Sarı Zeybek
Atatürk döneminde müziğin gelişimi adına yapılan çalışmalar
Makam-ı Hilâfet Mızıkasının İstanbul’dan başkent Ankara’ya getirilerek ‘Riyaset-i Cumhur Musiki Heyeti’ adı altında yeni bir yapıya dönüştürülmesi (1924).
Tevhid-i Tedrisat Kanununun (Öğretimi Birleştirme Yasasının) yürürlüğe girmesiyle genel müzik eğitiminin lâik bir temele oturtulması (1924).
Ankara’da Musiki Muallim Mektebinin kurulup açılması (1924).
Tekke ve zaviyelerin kapatılmasıyla tekke müziğinin varlık nedeni ve ortamının kaldırılması (1924).