Cevap :
KONUYA GİRİŞ
İnsan akıl sahibi, düşünen ve bilen bir varlıktır. Yaratılışından getirdiği bu anlama, bilme ve merak duygusuyla evrende meydana gelen olayları ve düzenli işleyişi araştırmakta, bunların sebebini bulmaya çalışmaktadır. Bu gün insanlar aya gidip gelebiliyor, uzay boşluğunda milyonlarca ışık yılı uzaktaki yıldızları gözleyebiliyor, küçük mikroskobik varlıkların boyutlarını ölçebiliyor. Ancak bilgimiz arttıkça öğrenmemiz gereken daha çok şeyin olduğunu anlıyoruz. Merakımız daha da artıyor. Bunları kim yarattı, neden yarattı gibi soruların cevabını arıyoruz. Evrendeki bu düzenin nasıl başlayıp devam ettiğini merak ediyoruz.
1.1.Allah’ın varlığını nasıl anlayabiliriz?
Evrenin var oluşu Allah’ın varlığının en büyük delilidir. İnsanın Allah’ın varlığını anlaması için kendisine, yeryüzüne ve gökyüzüne bakması yeterlidir. Çünkü hiçbir şey tesadüfen, kendiliğinden meydana gelemez. Gözlem ve deneye dayanan, varlığın yapısını ve işleyişini inceleyen pozitif bilimler, evrende bir sebep-sonuç ilişkisi olduğunu; hareket ettirici bir güç olmadan hiçbir şeyin hareket edemeyeceğini belirtir. Bu durum varlık ve olayların tesadüfen meydana gelmesinin mümkün olmadığını ortaya koymaktadır. Çünkü insan aklı, hiçbir şeyin kendiliğinden meydana gelmeyeceğini, her şeyin bir yapıcısının var olduğunu kabul etmektedir. Örneğin hepimizin kullandığı kalem ve defterin bir imalatçısı, okuduğumuz kitabın bir yazarı, duvarda asılı duran resmin bir ressamı, oturduğumuz sıranın bir ustası olduğunu kabul ederiz. Her şeyin bir yapıcısı, bir ustası olduğuna göre, evrenin de bir yapıcısı ve yaratıcısı bulunmaktadır. O da Allah’tır.
Ünlü Fizik bilgini Lord Calvin şöyle diyor: “İyice düşündüğümüzde bilimlerin sizi Allah’ın varlığına inanmaya zorladığını göreceksiniz” Bilim adamı R.C.Eartes’e göre tesadüfe inanmak, içinden çıkılmaz sorular doğurur. “Eğer hayatın tesadüfle bir atom ve moleküllerin birleşerek meydana geldiğine inanılacak olursa, o zaman ortaya akıl bakımından, her şeyi yaratan Allah’ın varlığına inanmaktan çok sorular çıkar” Eartes’in belirttiği gibi şayet Allah’ı yaratan bir yaratıcı olduğu düşünülecek olursa, o yaratıcıyı yaratan başka bir yaratıcının da bulunması gerekir. Aynı şey, bu yaratıcı için de düşünülecektir. Netice olarak sonsuza doğru bir silsile takip edecektir. Bu durum bizi sonuca ulaştıramayacağı gibi, akıl da bunu kabul etmez.
Bütün bu düşünceler sonuçta bizi ve evrendeki varlıkları yaratan ve devam ettiren bir kudretin var olduğu inancına ulaştırır. Bu yüce varlığa Allah diyoruz. Kur’an, bir yaratıcının varlığının şüphe edilmeyecek kadar açık olduğunu şöyle ifade etmektedir: “Gökleri ve yeri yaratan Allah hakkında şüphe mi var?” (İbrahim suresi, 10)
1.4.Allah’ın varlığının ve birliğinin insan açısından önemi nedir?Allah, en güzel şekilde yarattığı ve akıl verdiği insanın kendisine inanmasını istemekte, kendisinden başka bir varlığa inanmasını bağışlamamaktadır. Bu açıdan her şeye gücü yeten bir ve tek Allah’a inanmak ergenlik çağına girmiş, akıllı her insanın ilk ve asli sorumluluğudur. İnsan böyle bir yaratıcıyı arayıp bulmak için yeterli zihni güce sahiptir. Demek ki, insanın en önemli görevi Allah’ın yarattığı varlıklar üzerinde düşünerek, onun varlığını, birliğini, kudretini kabul etmektir. Kur’an’ın amaçladığı gerçeklere ulaşabilmek için insanın bilerek inanması şarttır. Bu nedenle düşünüp, araştırarak bir seçim yapmak, sonra iman etmek İslâm’da daha değerlidir.