Cevap :

Bu madde Howard Gardner'ın çoklu zekâ kuramı hakkındadır. Başlığın diğer anlamları için Zekâ sayfasına bakınız.

Çoklu zekâ kuramı 1983 yılında Howard Gardner tarafından zekâyı tek ve baskın bir yetenek olarak görmekten ziyade, çeşitli ve özel boyutlardan oluştuğunu öneren bir modeldir.


Gardner bilişsel yeteneklerin geniş bir yelpazeden oluştuğunu ve aralarında sadece çok zayıf bir korelasyonun bulunduğunu savunmaktadır. Örneğin, kuram çarpma işlemini kolayca öğrenen bir çocuğun, bu görevde zorluk yaşayan bir çocuğa göre daha zeki olduğunu söylemez. Basit çarpma işlemlerinde uzmanlaşmak için zaman harcayan bir çocuk 1) çarpma işlemini farklı bir yolla öğrenebilir, 2) matematik dışındaki bir alanda üstün olabilir, 3) hatta çarpım sürecini derin bir seviyede anlıyor veya tamamen farklı bir süreç olarak görüyor olabilir. Temelde derin bir anlayış içermesi de yavaşlığa ve çarpım tablosunu hızlı hatırlayan çocuğa bakıldığında potensiyel matematiksel zekâsının gizlenmesine neden olabilir.


Kuram ortaya atıldıktan sonra farklı tepkilerle karşılaştı. Geleneksel zekâ testleri ve psikometrikler genellikle zekânın boyutları ve farklı görevler arasında Gardner'ın kuramının öngördüğü düşük ilişkiden ziyade yüksekkorelasyon bulmakta. Yine de birçok eğitimci kuramın önerdiği yaklaşımların uygulamalı değerini destekler.[1]

Çoklu Zeka Kuramı

Teknolojinin ve bilimin hızla geliştiği günümüzde, hala dünyada pek çok okulda geleneksel eğitim ve öğretim yolları kullanılmaya devam ediliyor. Okullarda yıllardır uygulanan, kuralları olan ve bol miktarda veriyi ezberlemeye dayalı eğitim sistemine teknoloji toplumunda daha az ihtiyaç duyulacaktır.

Teknoloji ve bilim toplumunda “ Problem çözme yeteneği, derinlemesine düşünme ve yaşam boyu aktif öğrenme” giderek daha önemli hale gelecektir. 
Yıllarca insanların doğuştan geldiğine inanılan belli bir zekaya sahip olduğu, yaşamını onunla sürdürdüğü görüşü hakimken artık günümüzde insan zekasının sınırları, araştırmalarla birlikte yeniden çizilmeye başlandı.

Günümüzde IQ nun hayattaki başarı konusunda zayıf bir gösterge olduğuna dair pek çok bulgu ortaya çıkarılmıştır. IQ nun doğru kabullenilip yıllarca hakimiyetini sürdürmesi sonucu, toplumlar zekanın sınırlı olarak ele alınması ile belirlenen kalıba uymayan pek çok yaratıcı akıldan mahrum kalmıştır.

Geçen uzun yıllar sonunda ortaya çıkan ürünler hem eğitimciler hem de aileler açısından hiç umut verici değildi. Çünkü okul hayatı boyunca başarılı sayılan öğrenciler, mezuniyet sonrası büyük sıkıntılarla iş hayatına girebiliyor ve gerçek hayata uyumda pek çok sıkıntı yaşıyorlardı. Bunun gibi “zeki” diye adlandırılan pek çok öğrenci inanılmaz davranışlarla toplumu şaşırtıyor ve antisosyal tavırlarla anne babaları endişelendiriyordu. 1980’li yılların başlarından itibaren dünyanın gelişmiş denilen ülkelerinin pek çoğunda  ahlaki anlamda bir çöküşle birlikte bilim adamları, eğitimciler ve aileler, gençler adına binlerce hayal kırıklığı yaşamaya başladılar.

Bir öğrenme psikoloğu olan Howard GARDNER zeka kavramına farklı bir boyut getirdi. GARDNER, 1983’te yazdığı “ Aklın Çerçeveleri” adlı kitabında kültürlerin ve bilim adamlarının zekayı çok kısıtlı olarak tanımlayarak ele aldıklarını, zekanın bir veya birkaç faktörden çok daha fazlasını içerdiğini ve her insanda 7 farklı zekanın bulunduğu tezini ortaya attı.

Harward Üniversitesi Eğitim Profesörlerinden olan Haward GARDNER Çoklu Zeka Teorisini ortaya atmadan önce pek çok bilimsel araştırma sonucundan faydalandı. Bu çalışmalar sonucu insan beyninin farklı bölümlerden oluştuğu ve her bir bölümün özel işlevlere sahip olduğu gerçeği ortaya çıktı.

Prof. GARDNER, çalışmaları sonucu zekayı yeniden tanımladı. Zeka, değişen dünyada yaşamak ve değişimlere uyum sağlamak amacıyla  her insanda kendine özgü bulunan yetenekler ve beceriler bütünüdür. İnsan zekası yaşamın her anında, bir makineyi icat ederken, bir hedefi gerçekleştirirken, insanları ikna ederken, bir söküğü dikerken veya bir resim çizerken, bir rolü canlandırırken çok farklı zaman ve durumlarda harekete geçer ve kullanılır.  ALINTIDIR