Cevap :
Madde, cisim, malzeme, alet, eşya
Hava, toprak, kum, taş, su ve soluduğumuz hava saydığımız tüm bu örneklerin ortak noktası ne olabilir?
Madden ne zaman cisimdir? Şişe, bardak, vazo, sıra, masa ve kurşun kalem, ağaçtan yapılmış fakat şekilleri farklı cisimlerdir. Sıvılar ve gazlar cisim olamaz çünkü şekilleri değişkendir.
Un, ekmek yapmak için kullandığımız bir malzemedir. Pasta yaparken un, yağ, yumurta, şeker, süt ve kabartma tozu malzemelerini kullanırız.
Her malzeme kullanılır ve tükenir. Malzeme olan madde kısa sürede bitten, yerine yenisi alınan maddedir. Yoğurt, cacık yapmak için kulnanılıyorsa malzeme, tel başına yenildiğinde ise besindir.
Aletler ne işe yarar? Ekmeğimizi kesmeye yarayan bıçak, pasta yaparken kullanılan mikser birer alettir.
Marangoz, ayakkabıcı, sıvacı, tornacı, çiftçi gibi meslek sahipleri aletleri en çok kullanan meslek gruplarıdır. Aletler, işlerini yaparken onların vazgeçilmez araçlarıdır.
Giyecekler, kaplar, dolaplar ve fırın birer eşyadır. Aynı şekilde oyurduğumuz koltuk ve sandalye birer eşyadır.
Eşya, birkaç kullanımdan sonar atılmaz. Uzun sure dayanır. Eşya eskir, ama tükenmez. Kağıt mendil malzeme, kumaş mendil ise bir eşyadır.
Marangozun çeşitli eşyaları yapabilmek için kullandığı ağaç bir madfdedir.
Kereste, ağaca şekil verilerek elde edilmiş bir cisimdir. Masa ve sandalye yapımında kullanıldığında ise malzemedir.
Marangozun keresteden yaptığı masa ve sandalye gibi maddeler birer eşyadır. Sandalye yaparken kullanılan keser, tornavida, çekiç ve testere birer alettir. Sanalye ve masa yaparken kullanılan kereste, çivi ve vida hem malzeme hem de cisimdir. Tutkal ve vernik, mobilya malzemeleridir.
MADDE ve CİSİM NEDİR ?
MADDE ve CİSİMLERİN GÖRÜLEBİR , HİSSEDİLEBİLİR ÖZELLİKLERİ
Çevremizde bulunan ağaç , taş , toprak su , kağıt , kalem ve bunun gibi varlıklar madde olarak adlandırılır. Bizler bu maddelerin varlığını duyu organlarımızla hissederiz. Hacmi ve kütlesi olan her varlığa madde denir . Maddelerin şekil almış haline ise cisim adı verilir. Madde ve cisim arasındaki farklılığı şu örnekle daha iyi açıklayabiliriz. Cam , gümüş ve bakır gibi varlıklar maddedirler. Bu maddelerden yapılmış olan cam sürahi , gümüş bilezik ve bakır vazo ise cisimdir. Maddeler çevre şartlarına göre üç halde ( katı ,sıvı , gaz ) bulunurlar . Maddenin katı halinin belirli bir şekli ve biçimi vardır. Sıvı ve gaz halinin ise belirli bir şekli ve biçimi yoktur.
Sınıf ve evimizde bulunan bazı eşyaların çeşitli maddelerden yapıldığını biliyoruz. Soba ve kalorifer petekleri demirden , pencereler tahta , cam ya da plastikten , masa ise tahta ya da demirden yapılmıştır.
Her maddenin kendine özel renk , koku , tat , sertlik , esneklik ve saydamlık gibi özellikleri vardır. Maddelerin saydığımız bu özelliklerine maddenin görülebilir ve hissedilebilir özellikleri adı verilir. Gerçekten sayılan bu özellikleri bizler duygu organlarımız ile farkına varabiliyoruz. Örneğin şekeri tat ve renginden tanıyabiliriz.
Ancak biraz önce saydığımız bu özelliklerle tüm maddeleri tanıyamayız. Bazı maddelerin renkleri aynı olmasına rağmen farklı maddeler olabilir. Örneğin un , şeker ve tuz aynı renkte olmalarına rağmen farklı maddelerdir. Buz , su ve su buharı aynı maddeler olmasına rağmen farklı renktedirler. Maddelerin renkleri sürekli ve kalıcı olmaz. Işık , ısı ve nem gibi olaylar maddelerin renklerini değiştirirler. Güneş ışığı altında kalan maddelerin renkleri zamanla solar eski canlılığını kaybeder. Nemli ortamlarda bulunan maddeler bozularak renk değişimine uğrar. Örneğin nemli ortamlarda bulunan demir paslanarak ( oksitlenerek ) kahverengine dönüşür.
Koku , tat , sertlik , esneklik ve saydamlık ( ışığı geçirip , geçirmeme ) gibi özellikler ile maddeleri tanımamız kolaylaşır. Ancak kesin olarak ayırt etmemize yardımcı olmaz . Farklı maddelerin renkleri , kokuları , tatları , sertlik yada yumuşaklık özellikleri birbirine benzeyebilir. Ayrıca duyu organlarımız da maddelerin bu özelliklerini algılamada bizi yanıltabilir. Örneğin kötü bir koku bir başkası tarafından aynı şekilde algılanmayabilir.
Sonuç olarak maddelerin tanınması için sadece duyu organlarımızı kullanmak yeterli olmaz.