Cevap :
Müzik
İnsana sesler aracılığıyla duygularını, düşüncelerini dile getirme olanağı sağlayan sanatı ve bu sanatın ürünlerini belirten ortak terim. Müzik için, “güzel sanatların hem en matematiksel, hem de en soyut olanı” denmiştir. Bununla birlikte, sözcüklerin, resimsel imgelerin ya da beden hareketlerinin tersine, müzik seslerinin kendi başlarına hiçbir somut çağrışımları yoktur ve ancak müzik yapıtlarını oluşturacak biçimde bir araya getirildikleri zaman anlam kazanırlar.
Filozoflar müziği tanımlamaya çaba gösterirken, hep müziğin özünde var olan sorunlar karşısında bocalamışlardır. 1.0. 111. yy’da eski Yunan filozofu Aristoksenes, müziğin doğasına ilişkin düşünce çalışmalarını, güncel müzik uygulamasını açıklamak yolundaki girişimlerden ayırmıştır. Ortaçağ kuramcılarının çoğu ve onlardan önceki eski Yunan kuramcıları gibi, Boethius (I.S. 480’e d.-524’e d.)da, müziğe, evrenin uyumu, beden ile ruhun uyumu ve ses tonlarının uyumu biçimlerinde bölümlere ayıran çok geniş bir görüş açısından bakmıştır. Geçen yüzyıllar içinde çeşitli filozoflar, müziğin özü konusundaki kuramlarını, kendi özel dünya görüşleriyle bütünleştirmeye çalışmışlardır. Batı kültürü dışı birçok kültür, bunun yanı sıra da bazı Batılı yazarlar, müziği, gücünün maddi evrene öbür güzel sanatlardan ve bilimlerden daha az bağlı olduğuna inanarak, yazılı ya da çizili bir biçimde dile getirilemeyen temel doğruların ya da ilkelerin kilidini açabilen, özünde gizemci ya da gizli bir güç olarak tanımlamışlardır. Konfüçyüs, “müziğin coşkudan doğduğunu” gözlemlemiştir. İster insan sesi için müzik (vokal müzik), ister çalgı müziği (enstrümantal müzik) olsun, müziğe hem gerçek ve hem de betimsel anlamda, konuşulan sözcükten daha az özgüllük taşıyan, buna karşılık çok daha ince anlam ayrıntıları ve çok daha fazla coşkusal güç taşıyan bir dil ya da konuşma biçimi olarak da bakılmıştır. Bununla birlikte, müzik evrensel bir dil olmaktan çok, konuşma gibi, insanların doğuştan yetenekli oldukları, ama sonradan edinilmiş bir dildir. Müziğin düşünce, deney ve duyguları dile getiren bir anlatım aracı mı, yoksa düşünce ve duygu gibi öğelerin iletilebildiği kendi başına apayrı bir sistem ya da düşünce yöntemi mi olduğu konusundaki tartışma, günümüze kadar süregelmiştir.
Müziğin yakın dönemdeki bazı tanımları “düzenlenmiş ses,” “seslerin hareketi”, “hareket halindeki ses biçimi” ve “ses enerjisinin biçimlendirdiği zaman”dır. Kuşkusuz, tek başına hiçbir tanım, müziğin birbirinden çok farklı birçok uygulamasını bütünüyle kapsayamaz ya da bazı estetik önyargılardan kurtulmuş olamaz. Müzik çoğunlukla hem gürültüyü (sözgelimi, zil sesi gibi), hem de kesin perdeli sesleri, hem belli bir yapı kazandırılmış susları, hem de sesi, hatta hem bilinçli kargaşayı, hem de biçimliliği içerir. Müzik, farklı zamanlar ve farklı durumlarda (yerine göre) kişisel bir anlatım, bir iletişim aracı, ortak bir anlayış, bir tören biçimi ya da bir düşünce biçimidir. Robert Schumann’a göre, müziğin taşıdığı “güzellikteki büyü, belki de bütünüyle kökenindeki gizemden kaynaklanır”.
Arkeoloji uzmanları, günümüzden 30 000 yıl öncesinden kalma müzik aletleri bulmuşlardır. Dinsel törenler, toplantılar ve eğlencelerin, dansla ve öykü anlatmayla iç içe geçmiş tören müziğinin geçmişi, yazılı tarihten öncesine dayanır; bazı kuramcılara göre tarihi, insanın konuşmayı öğrenmesinden daha eskidir. Halk müziği, bütün toplumlarda ortak bir olgudur. Halk şarkıları, belirli bazı işlevlerle (çalışmaya eşlik eden şarkılar, dinsel müzik, vb.) özdeşleşmiş olabilmekle birlikte, çoğunlukla yalnızca verdikleri zevk için söylenirler. Daha belirli bir yapı kazanmış müzik gelenekleri, tören müziği, halk müziği ve bunlarla ilgili görenek halini almış türlerden evrim geçirerek, zaman içinde klasik müzik (ya da “sanat müziği”) gelenekleri haline gelmişlerdir. Müzik artık gün geçtikçe, yalnızca verdiği zevk amacıyla, kendine özgü zaman ve mekan içinde yorumlanmaktadır (icra edilmektedir) ve yalnızca kendine özgü anlam taşımaktadır.
Bir müzik yorumunu kavramak ve ondan hoşlanmak iç.in, o müziğin ses seçimlerini, ayrıntılarını ve örgütlenme ilkelerini biraz olsun bilmek ve o müziğin işlevine, yani müziğin nasıl işitilmesinin amaç alınmış olduğuna ilişkin bir anlayışa sahip olmak gerekir. Yukarda sözü geçen sınıflandırmalar, başlangıçta yararlı olabilirse de, çok katı ya da rastgele uygulanmamaları gerekir; çünkü bu tür basitleştirilmiş sınıflandırmalara hiç uymayan pek çok yapıt ve pek çok müzik türü vardır. Tek bir örnek vermek gerekirse, caz, hem bir halk müziği, hem de bir sanat müziği geleneğidir.
Müziğin nasıl bestelendiğine, nasıl duyulduğuna ve nasıl anlaşıldığına ilişkin sorular, birkaç inceleme alanını içine alır. Bir sesin ya da müzik pasajının niteliği üstünde düşünülürken, çoğunlukla kaynağın akustik özellikleri, işitilen şeye ilişkin öznel zihinsel algı ile bu müziğe dinleyicinin eğitiminin ve deneyiminin rengini verdiği yanıt verme biçimleri arasında ayrım yapmak gerekir. Bu incelemeler akustiği (sesin fiziksel özelliklerinin bilimi) ve psiko akustiği (seslerin nasıl yorumlandığına ilişkin inceleme) içerir. Müzik kuramları müziğin öğelerini, tekniklerini ve biçimlerini belirli kurallara bağlama çabalarıdır. Müzikbilim (ya da müzikoloji), üslupların ve biçimlerin tarihsel gelişmesini izler. Estetik, sanatsal değer ve yargıları inceler. Ruhbilim ve toplum- bilimin bazı dalları, müziğin zihinsel süreçler ve toplumsal değişmelerle
Müzik eğitimi; bilimin, tekniğin, felsefenin ve müzik sanatının en son verileriyle yapılanır ve uygulanır.
Müzik tarihi uygarlık tarihi ile başlar ve günümüze kadar gelir. Uygarlık tarihi de, insanlığın gelişmesi sürecinde, bilim ve tekniğin karşısında insanlığın aldığı tavrın tarihidir.
Birey olarak insan, biyopisişik, toplumsal ve kültürel bir varlık olup, bedensel, duyuşsal ve devinişsel yapılarıyla bir bütündür.
Müzik sanatıyla anlatılan insan ve toplumdur. İnsan toplum içinde doğar, toplumun kültürü ile biçimlenir, sanatından etkilenir, müziğini duyarak / işiterek/ çalarak / yaşayarak, çevresiyle iletişim – etkileşim kurarak kendi durumunu belirler, yeni davranışlar geliştirir.
İnsan bu ihtiyaçlarını en iyi biçimde karşılayabilmek için, günlük ‘yaş** bilgisinin’ ötesinde, hem ‘gerçeği ve doğruyu’, hem ‘yararlı ve kullanılışlıyı’, hem de ‘özgünü ve güzeli’ arar. ‘Bilim’, ‘teknik’ ve ‘sanat’ işte insanın durmak- bitmek bilmeyen bu arayışlarının bir ürünü ve sürecidir.
Müzik eğitiminin işlevlerinin insan yaş**ındaki vazgeçilmez yeri ve önemi nedeniyledir ki müzik, insanlık tarihinin en eski çağlardan beri hem çok etkili bir ‘eğitim aracı’, hem de çok önemli bir ‘eğitim alanıdır.
Müzik eğitimi, temelde, bir ‘müziksel davranış’ kazandırma ve ya bir ‘müziksel davranış değişikliği’ oluşturma sürecidir.
Müzik eğitiminin genel kapsamına ‘davranış’ ve ‘içeriği’ açısından bakıldığında:
Davranışsal açıdan: Müziksel işitme okuma yazma, şarkı söyleme, çalgı çalma, müzik dinleme, müziksel yaratma, müziksel bilgilenme, müziksel beğeni geliştirme, müziksel kişilik kazandırma, müziksel duyarlılığı artırma, müziksel iletişim ve etkileşimde bulunma, müzikten yararlanma eğitimidir.
İçerik açısından: Müziksel işitme (kulak), ses, çalgı, müziksel devinim ve tartım (ritim), müzik bilgisi, yaratıcılık, beğeni, müziksel kişilik, müziksel etkinlik, müziksel kullanım ve yararlanma eğitimidir.
Tüm bunlar ise müziğin en birincil malzemesi olan müzikal seslerin doğru dinlenilmesi, duyulması ve algılanmasıyla, dolayısıyla da müziksel işitme okuma yazmanın geliştirilmesiyle olacaktır.
Müziksel işitme okuma yazmanın ön bilgilerini müzik teorisi verir. Teori (kuram), ‘uygulamalardan bağımsız olarak ele alınan ve onun yollarını belirleyen ilkeler, kavramlar bütünü’dür.
Müzik teorisi de, müziğin temel ilke ve kavramları olan, ‘müzik yazmak için kullanılan işaretleri’, ‘dizi ve aralıkları’, ‘tonaliteyi’, ‘ölçüleri’, ‘nüans ve anlatımı’ kapsar.
BİRİNCİ BÖLÜM
MÜZİK YAZMAK İÇİN KULLANILAN İŞARETLER
Nota: Notalar, sesleri ve bu seslerin süre uzunluklarını belirtirler. Notaların aralarındaki biçim ayrımları, onların aralarındaki süre uzunluğu ayrımlarını gösterir. Yine notaların, dizek üzerinde çeşitli yerlere yerleştirilmeleri, onların çeşitli sesleri tanımladıklarını gösterir. Dizek üzerindeki yerleri ve sesleri açısından adları: do- re- mi- fa- sol- la- si- (do)... Farklı birim süreleri (4, 2, ½.... vb.), farklı biçimlerle gösteren adları: birlik, ikilik, dörtlük, sekizlik nota vb...
Nota yuvarlakları dizek çizgilerinin, altında, üstünde, arasında, üzerinde ve dizek çizgilerinin daha altında ve ya üzerindeyse, ek çizgiler kullanılarak gösterilir.
Dizek (porte): Beş paralel düz çizgi ve dört eşit aralıktan oluşan şekle dizek denir. Dizekteki çizgi ve aralıklar aşağıdan yukarıya doğru sayılır. Dizek çizgileri arasında kalan boşluğa aralık denir.
Anahtar: Dizeğin sol baş tarafına konulan ve konulduğu çizgiye kendi adını veren işarete anahtar denir. Anahtarlar yalnız çizgilere konur, aralıklara konulmaz. Anahtarlar konuldukları çizgiye adını verir.
Müzikte üç tür anahtar şekli kullanılır:
1- Sol Anahtarı: Dizeğin alttan ikinci çizgisine konur.
2- Fa Anahtarı: Dizeğin alttan üçüncü ya da dördüncü çizgisine konur.
3- Do Anahtarı: Dizeğin alttan birinci, ikinci, üçüncü, dördüncü çizgilerine konur.
Ses: Cisimlerin titreşiminden meydana gelen ses dalgalarının hava aracılığı ile kulakta oluşmasına ses denir. Müziğin temeli sestir.
Sesin Tınısı (ses rengi): Her sesin/seslerin kendine göre özelliği vardır. Duyulan sesleri bu özellikleri ile ayırabiliriz. Klarnet ile flüt, kornet ile basson veya kadın ve erkeğin ses özelliği gibi.
Sesin Yüksekliği: Sesin kalın veya ince olması.
Sesin Gürlüğü: Sesin kuvvetli veya kısık olması.
Ölçü (mezür): Bir müzik parçasının nota veya sus değerleri açısından birbirine eşit küçük bölümlerinden her biri.
Ölçü Çizgisi: Ölçüleri ayıran ve dizeği yukarıdan aşağıya dikey olarak kesen çizgi.
Ölçü Sayısı: Dizeğin başında anahtardan ve varsa değiştirme işaretlerinden sonra konan üst üste iki rakamdır, ölçü değerini gösterir. Alttaki rakam değer süresini, üsteki rakam ise her ölçüde o değer süresinden kaç tane bulunacağını gösterir.
Ölçü sayısı, dizeğin baş tarafına anahtar ve varsa değiştirici işaret/işaretlerden sonra, parçanın süresi boyunca bir ölçü değişikliği olmuşsa çift ölçü çizgisinden sonra konur.