Cevap :

halk arasında sıkça söylenen, dostluk göstermenin önemini vurgulayan bir atasözümüz.

şöyle bir hikaye de varmış kahvenin hatırı ile ilgili:

vaktiyle istanbul'da yemiş iskelesi'nde kahvecilik yapan ve başından türlü maceralar geçtikten sonra âmâ düşen bir adamdan naklen üsküdarlı halk şairi vasıf, ondan da naklen reşad ekrem şöyle kaydediyor (istanbul ansiklopedisi v, 2808) :bu adamın bir gün kahvehanesine bir yeniçeri gelip,

– hey arkadaş! hep müşterilerine birer kahve yap, lakin şu kafire yapma! demiş.
kafir dediği de bir köşede oturup nargile içen bir rum gemi kaptanı imiş. ama, hiç süphesiz ki o zaman gözü açık, birer kahve yapıp vermiş. en sonra da iki kahve yapıp :
– kaptan, biz de seninle içelim; diye rum müşterinin yanına oturmus. yeniçeri,
– heeyy! ben sana o kafire kahve yapma diye tembih etmedim mi? diyince kahveci de,
– kaptana yaptığım kahve senden degil, ocaktandır ağa! cevabını vermiş.

aradan zaman geçmiş. sisam adasında büyük bir isyan baş göstermiş. kahveci de yeniçeri ocağında kayıtlı asker olduğu için adaya sevk edilmiş. askerin arasında suyu bulduğuna göre sisam'da asi olan rumlar, ele geçirdikleri türk esirleri bir meydanda müzayede ile satarlar, arttırıp alan da hemen boğazlayıp kesermiş. müzayede ile esir satmaktan kasıtları da, isyan hareketini beslemek için bir nevi yardım toplamakmış. gün gelmiş, yemiş iskelesi'nin kahvecisi de rumların eline esir düşmüş ve diğer esirlerle birlikte o meydanda satışa çıkarılmış. istekliler kaç kişi ise karşılarına dizilmişler, bekleşirler imiş... o sırada tepeden tırnağa silahlı bir rum gelmiş. bunları gözden geçirdikten sonra bir iskemleye oturmuş. müzayede de başlamış. ilk, bir paradan başlarlarmış. bir can da beş paraya, on paraya kadar çıkarmış. sıra kahveciye gelince iskemlede oturan o sılahlı adam yekden,
– beş kuruş! diye bagırmış.

arttıran olmayınca da esiri alıp bir muhafız nezareti altında şehirden çıkarmış. zavallı kahveci, "beni beş kuruşa aldıgına göre kimbilir ne gibi iskencelerle öldürecek." diye düşünürken, ıssız bir yerde o silahlı rum :
– korkma, demiş, sen beni tanımadın ama ben seni tanıdım. hani bir yeniçeri bana hakaret ettigi zaman sen onu dinlemeyip bana kahve ikram eden yemis iskelesi'ndeki kahveci degil misin?

kucaklasıp öpüşmüşler.

bir fincan kahvenin hatırını sayanlardır ki asi de olsa, saki de olsa merd adamdır.


Bu atasözüyle anlatılmak istenen, yapacağınız bir iyiliğin kolay kolay unutulmayacağıdır. Bazı insanlar bu tür davranışlara çok değer verirler. Kendilerine bir kişi iyilik yaptığında bunu unutmazlar. En kısa zamanda gördükleri iyilik karşısında, iyilik yapana yardım etmek için fırsat kollarlar. İyilik yapan kişi belkide yaptığı iyiliği hiç önemsemez, basit bir şey gibi görür. Ancak karşısında ki buna çok değer verir.

Bu atasözüyle ilgili bir çok hikaye anlatılmaktadır. Bunlardan birini az çok hatırlıyorum. Küçük bir çocuk bir kapı çalar ve o evdeki hanımda kendisine bir bardak süt ikram etmişti. Çocuk bunu hiç unutmamıştı. Büyüdüğünde doktor olan çocuğa, bir bardak süt veren hanım hasta olarak gitmişti. Ameliyat olması gerekiyordu. Doktor ameliyatını yapıp, hastalığı önlemeyi başarmış yapılan bu ameliyatın ücreti olarakta küçük bir not düşmüştü "ücreti bir bardak süt karşılığında ödenmiştir."

İşte hayat böyledir. Kimine bin kez iyilik yaparsınız ama size zarar verir, kimine de önemsenmeyecek kadar küçük bir iyilik yaparsınız ama kişi bu iyiliği asla unutmaz ve ilk fırsatta o da size iyilik yapmak için çaba harcar.