Cevap :

Kader5

Örneğin; "Arkadaşımın kitabını çok sevdiğim için dolabımda saklıyorum." cümlesini ele alalım. Bu metinde "arkadaşımın kitabı" dil bilgisi kuralına görebelirtili isim tamlamasıadını alır. Konuşan veya yazan kişi metinde ifade edilen göstergeyi söylemek istiyorsa bu tamlamayı kurmak zorundadır. Bu tamlamanın kurulması ise yerleşik dil kurallarına bağlıdır. Bu kural değişmez; isterse konuşan ve yazan kişi birinci göstergeyi başka göstergelerle değiştirebilir. Örneğin; arkadaş yerine dost, kardeş öğretmen, anne vs. diyebilir ama bu tamlamalarda da aynı çekim eklerini kullanmak zorundadır. Gene aynı kişi "sevdiğim için" edat grubunu kullanacaksa bu metinde "için" edatını "sevdiğimden sonra getirmek zorundadır. Yani kişi metni şöyle kuramaz, kurduğu zaman bununla bir ileti sağlayamaz:

"Arkadaşımın kitabını sevdiğim çok için dolabımda saklıyorum."

Dikkat edilirse bu metinde "çok" kelimesi ancak isim ve sıfatları nitelediğinde kullanılabilir ve böylece dil bilgisi kurallarına uymuş oluruz. Dile ait bu kurallar bizden önce vardır ve dile yerleşmiştir.

Bundan dolayı metni şöyle oluşturamıyoruz:

"Arkadaşımın çok kitabını için sevdiğim dolabımda saklıyorum."

Bu örnekten de anlıyoruz ki bağlaşıklık ilkesinin bozulması bağdaşıklık ilkesini de bozar. Konuşan veya yazan kişi, kelimeleri kullanmada bağlaşıklık ilkesine göre bağdaşıklıkta daha serbesttir. Çünkü anlamlı olan her bağdaşıklık ona bir serbestlik getirir. Ancak kişi gene de göstergeler arasında sonsuz sayıda bağdaşıklık kuramaz. Bu, teorik olarak mümkünse de işlevsel değildir.

Burada alışılmamış bağdaştırmalar kurdukları için anlaşılmaz bulunan ve tenkit edilen II.Yeni şairlerini hatırlamalıyız.