Cevap :
Fahriye Abla
Hava keskin bir kömür kokusuyla dolar,
Kapanırdı daha gün batmadan kapılar.
Bu, afyon ruhu gibi baygın mahalleden,
Hayalimde tek çizgi bir sen kalmışsın, sen!
Hülyasındaki geniş aydınlığa gülen
Gözlerin, dişlerin ve ak pak gerdanınla
Ne güzel komşumuzdun sen, Fahriye abla!
Eviniz kutu gibi bir küçücük evdi,
Sarmaşıklarla balkonu örtük bir evdi;
Güneşin batmasına yakın saatlerde
Yıkanırdı gölgesi kuytu bir derede.
Yaz, kış yeşil bir saksı ıtır pencerede;
Bahçende akasyalar açardı baharla.
Ne şirin komşumuzdun sen, Fahriye abla!
Önce upuzun, sonra kesik saçın vardı;
Tenin buğdaysı, boyun bir başak kadardı.
İçini gıcıklardı bütün erkeklerin
Altın bileziklerle dolu bileklerin.
Açılırdı rüzgârda kısa eteklerin;
Açık saçık şarkılar söylerdin en fazla.
Ne çapkın komşumuzdun sen, Fahriye abla!
Gönül verdin derlerdi o delikanlıya,
En sonunda varmışsın bir Erzincanlıya.
Bilmem şimdi hâlâ bu ilk kocanda mısın,
Hâlâ dağları karlı Erzincan'da mısın?
Bırak, geçmiş günleri gönlüm hatırlasın;
Hatırada kalan şey değişmez zamanla.
Ne vefalı komşumdun sen, Fahriye abla!
İSTİARE
İSTİARE
“Fahriye Abla” şiirinde, üç unsur, çocukluğa dönme, kapalı yerleri sevme ve kendinden yaşlı bir kadına karşı cinsi bir alaka duyma temleri birleşiyor…..
“Fahriye Abla” şiiri, bu psikolojik muhtevanın yanı sıra sosyal bir mana da taşır. Şairin yapmış olduğu tasvirden de anlaşılacağı üzere, burada halk tabakasına mensup bir genç kız söz konusudur. Oturduğu mahalle, ev, kollarını dolduran altın bilezikler ve davranış tarzı bunu açıkça gösteriyor. Gerçekçiliği en aşırı şekilde benimsemekten korkmayan son devir şairlerinde, romantik aşk duygusuna karşı cinsi arzuları çıplak bir şekilde ifade etme temayülü vardır. İçgüdülerini gizlemeğe ve baskı altında tutmağa pek lüzum görmeyen halk tabakası, onları sosyal bakımdan olduğu kadar cinsi bakımdan da ilgilendirir. Sosyalist temayüllü şair, hikayeci ve romancıların eserlerinde açlık meselesi ile cinsi arzu bir arada görülür. Sait Faik, Orhan Veli ve onların izinden gidenler, anti-romantik davranışlarını, halk tabakasından genç kızlara karşı oldukları hislere çarpıcı bir şekilde ifade ederler. Burjuva tabakasının kıymet hükümlerine bağlı kalanların “adi” görebilecekleri yaşayış tarzı, onlar için gerçek ve samimi hayatın ta kendisidir.