Cevap :
Su, her bir yaşam türü için kesinlikle başlıca ihtiyaçtır.
Su, tüm canlı hücrelerin hayatlarını sürdürmeleri (bitki ve hayvanlarda da olduğu gibi) bu maddeye bağlıdır.
İnsan vücudunun yarısından fazlası sudan meydana gelir. Diğer canlıların neredeyse tamamı için durum aynıdır. İnsanlar su içmezlerse çok kısa bir süre içinde ölürler. Her canlının suya ihtiyaç duymasının sebebi hücrelerdir; canlıları meydana getiren temel birimler içlerinde su molekülleri barındırır. Su olmadan, bu temel birimler farklı hale gelir ve bilindiği gibi yaşayamazlar.
Yetişkin bir insan, bir günde sıvı halde iki litreye yakın su içer; bir litreye yakın, katı yiyecek dediğimiz, meyve, sebze, ekmek ve et yer ki, bunlarında yaklaşık yüzde otuz ile doksanı sudur.
Vücuda dışarıdan giren bu üç litrenin dışında, vücuttaki çeşitli organ sistemleri arasında yaklaşık on litre kadar su giriş çıkış yapar. Vücut damarlarında yaklaşık beş litre kan dolaşır ve bunun yaklaşık üç litresi sudur. Ve bu hiç değişmez. Ne kadare su içersek içelim kanımızı seyreltemeyiz.
Su ihtiyacımız beynimizce kontrol edilir. Vücudumuzun suya ihtiyacı olduğunda susuzluk hissi duyarız. Genellikle ağzımız ve boğazımız kurur, bu da daha çok sıvı içmemiz için bir işarettir.
ALINTIDIR..
Canlılar Açısından Suyun Önemi
Hidrojen bağı yaklaşık 3 mikron dalga boyundaki kızılötesi ışınları etkin şekilde absorbe eder Öte yandan su molekülleri tarafından uzun dalga boylu (10-30 mikron) termal ışınlar da güçlü bir şekilde soğurulmaktadır Bu durum atmosferde bulunan su buharı ya da bitkilerde bulunan su tarafından ışınım ısı enerjisinin absorbisyonunda büyük bir önem taşır
Kızılötesi ışın, elektromanyetik spektrum üzerinde kırmızı renkli ışık halini alır, absorbe edildiği için kırmızı rengin küçük bir kısmı görünür Bu nedenle, göl ve deniz gibi büyük su kütleleri içindeki saf su, mavi olarak görünür Bu mavi renk, temiz bir okyanus veya gölde bulutlu bir hava altında da kolaylıkla görünebilir, bu da mavi rengin, gökyüzünün yansıması olmadığını gösterir Pratikte suyun rengi, içindeki katkı, kirlilik vbetkenlere bağlı olarak büyük ölçüde değişebilir Kireçtaşı, suyu turkuaz rengine çevirirken, demir ve benzeri maddeler kırmızı/kahverengi renge döndürmektedir, bakır ise mavi alev rengi oluşturur Suyun içindeki yosunlar, suyu yeşil renkli olarak gösterir
Su, eriyebilen birçok madde için çok iyi bir (solvent) Bu tip maddeler (hidrofilik maddeler olarak da bilinir) iyice karıştırılmak sureti ile su içinde erirler (örneğin; tuz) Su ile karışmayan maddeler ise (örneğin; yağ) hidrofobik maddeler olarak bilinirler Bir maddenin su içindeki erime kabiliyeti, maddenin su molekülleri arasına çekilme kuvvetinin durumuna bağlıdır Eğer maddenin su içinde erime (çözülme) kabiliyeti yoksa, moleküller su molekülleri arasından dışarı itilir ve çözülme olmaz Su iyi bilinen bir çözücü olmasından dolayı özel bir maddedir Aslında birçok madde su içinde, diğer sıvılar içinde çözündüğünden daha iyi çözünür Bu suyun polar bir molekül olmasından kaynaklanır Yüklü gruplar içeren hemen tüm maddeler bu nedenle su içinde çözünme eğilimindedir Bu da hücre içi metabolik reaksiyonların devam edebilmesinin en önemli sebeplerinden birisidir
Pek çok maddenin organizmaya alınabilmesi suda çözünebilmesine bağlıdır Örneğin, solunum için gerekli olan O2’nin vücuda alınabilmesi için suda çözünmesi gerekir Bu nedenle tüm solunum yüzeyleri nemlidir
Su kohezyon kuvvetine sahip bir maddedir, yani kendi molekülleri arasında çekim kuvveti sayesinde dağılmadan kalabilir Moleküllerin dipol olması nedeniyle su, birçok maddeye yapışabilir, suyun ıslatma özelliği burdan gelmektedir
Su aynı zamanda adhezyon (farklı iki maddenin molekülleri arasındaki çekim kuvveti) kuvveti yüksek bir maddedir Hidrojen bağları nedeniyle su molekülleri birbirlerini de çekerler yani su molekülleri arasında kohezyon gücüde çok yüksektir Suyun kohezyon ve adhezyon yetenekleri, suyun belirli kılcal yapılar içinde kopmadan yükselmesine ve taşınmasına yardımcı olur Bu da bitkilerin karada yaşamlarını sürdürmeleri açısından önem arz eder Örneğin; civanın dağılmamasıdır
1 gram buzu eritmek için 0 0C'de 80 kalori gerekir Ergime ısısının yüksek olması suyun donmasını geciktirir, böylece biyolojik sistemler düşük sıcaklıklara dayanıklı olabilen özelliklerini kazanırlar
Suyun hacmi, bilinen tüm sıvıların aksine, belirli bir sıcaklığa (+4 0C'ye) düşene kadar azalır, daha sonra tekrar artmaya başlar Donduğunda ise hacmi sıvı hale göre daha fazladır Bu nedenle suyun katı hali, sıvı halinden daha hafiftir Bu yüzden buz, suyun dibine batmayıp su üstünde yüzer Suyun bu özelliği yaşamın kış aylarında ya da her zaman soğuk olan bölgelerde sudaki yaşamın devam etmesine olanak tanır Deniz, nehir ve göllerin üst kısmı donar, buz üst kısımda kaldığı için su içindeki canlılar yaşamlarını sürdürmeye devam edebilirler