Cevap :
Yüce Allah zatını vasfederken “Allah birdir ve Allah sameddir”(İhlâs, 112:1–2) buyurur. Ehadiyetini ve samediyetini öne çıkarır ve böylece bu iki sıfatın bütün diğer sıfatlardan daha önemli olduğunu vurgular.
Ehadiyet Allah’ın her yerde hazır ve her şeye nazır olarak her işi bizzat yaptığını ve fiillerinde şeriki bulunmadığını ifade ederken Samediyet ile de her iş ve fiilin ancak ilmi, iradesi ve kudreti ile meydana geldiğini ve her şeyin bu üç isme dayandığını, dolayısıyle her şeyin Allah’a muhtaç olup, Allah’ın hiçbir şeye muhtaç olmadığını ifade etmektedir.
Her şey Allah’ın ilminde takdir edilmiştir. Sonra Allah onun bu görünen âlem-i şuhuda geçmesini dilediği zaman kudreti ile yaratıp bu âleme gönderir. Bunun için bir şeyin meydana gelmesi “İlim, irade ve kudretin” tecellisine bağlıdır. Varlık bu şekilde zuhura geldikten sonra da varlığını devam ettirmek için ilâhî rahmet ve inayete muhtaçtır. Allah’ın ise bunların hiçbirine ihtiyacı yoktur. Varlığı kendi zatının gereğidir, bunun için hiçbir şeye muhtaç değildir. Varlığı da ihtiyacından dolayı değil, varlığın kendi zatına muhtaç olduğunu göstermek ve hazinelerini ortaya çıkarak yok olan varlığa vücut vermek ve rahmet ve inayeti ile onları nimetlendirmek için yaratmıştır. Yüce Allah’ın rahmaniyet, rahimiyet, rezzakıyet gibi fiilî sıfatları fani mahlûkatın varlıklarını devam ettirmektedir. Sonuçta yoktan yaratılan bütün fani varlıkların her türlü ihtiyaçları hiçbir şeye muhtaç olmayan, kendisinden başka ilah olmayan, mülkünde ve fiillerinde şeriki, ortağı ve yardımcısı bulunmayan, Ehad ve Samed olan Allah tarafından verilir.
Mahlûkatın içinde akıllı ve şuurlu olan, varlıklardan varlığı yaratan yüce Allah’ı tanıyan insandır. İnsan kendisinin ne derece aciz ve ne kadar muhtaç olduğunu bilir. Böyle olunca acizliğinin derecesine ve ihtiyacının çokluğuna göre acizliğini giderecek ve ihtiyaçlarını karşılayacak olan kudreti sonsuz, hiçbir şeye muhtaç olmayan Allah’tan ihtiyaçlarını ister ve kudretine dayanır, yardımına ve inayetine sığınır. Bunun için insan “Samediyetin” ayinesidir. Yüce Allah bu hususu “Allah’tan başka ihtiyaçlarınızı gideren bir başka yaratıcı yoktur. Öyle ise mü’minler Allah’a dayanıp güvensin ve Allah’tan ihtiyaçlarını istesinler” (Tegâbün, 64:13) buyurur. Çünkü tüm ihtyaçların mercii, bütün sıkıntıları gidermenin kaynağı ve herkesin eşedd-i ihtiyaç ile muhtaç olduğu tek varlık “Allahü’s-Samed”dir.
Yüce Allah her nevi ihtiyaçtan münezzehtir. Varlığı ihtiyacı için değil, varlığı âdemden vücuda çıkarmak ve onların ihtiyaçlarını gidermek, kendisinin de hiçbir şeye muhtaç olmadığını göstermek için yaratmıştır.
Bediüzzaman Said Nursi hazretleri “Her bir varlığın üzerinde Sâni-i Ehad ve Samedin bir sikkesi ve bir mührü olup o mevcudun Sani-i Ehad ve Samedin mülkü, sanatı ve eseri olduğuna şehadet ettiğini” ifade eder. (Mesnevi, 2006, s.60) Bahar mevsiminde yeryüzünde mükemmel bir yoktan yaratma hadisesi görülmketedir. Bu icad, yoktan mahlûkatı yeniden yaratma ve yeryüzünü yeniden diriltme hadisesi son derece cömert ve sonsuz hazinelere sahip biri tarafından yaratıldığını göstermektedir. Hem çok kolay ve bütün yeryüzünde çok çabuk bir şekilde yaratılmaktadır. Bu da yaratıcının her şeye kadir olduğunu göstermektedir. Ayrıca çok çabuk ve çok süratli yaratıldığı halde mükmmel bir düzen ve nizam içinde olaylar cereyan etmekte ve bir iş bir işe karışmamakta, hiçbir varlık unutulmamaktatır. Bununla beraber her varlık en küçüğünden en büyüğüne kadar insanı hayrette bırakacak dercede sanatlı vücuda gelmektedir. Hiçbir çirkinlik, eksiklik ve noksanlık görülmemektedir. Sonra bitkiler, hayvanlar ve tabiat arasından mükemmel bir uyum söz konusudur ve hiçbir yerde bir uyumsuzluk görülmemektedir.
Bir bahar mevsiminde yeryüzünde görmüş olduğumuz bu son derece mükemmel yoktan yaratılış, intizam ve nizam, uyum, sür’at ve ucuzluk içinde son derece kıymetli ve sanatlı varlıkların yaratılışı, ihtiyaçlarının mükemmel bir şekilde karşılanması son derece mükemmel bir ilim, irade ve kudretin eseri olabilir. Bu ise hiçbir şeye muhtaç olmayan ve her varlığın ihtiyacını gideren ve işine hiçbir varlığın müdahale edemeyeceği bir olan“Ehad ve Samedin” eseri olabilir. (Mesnevi, 60)