Cevap :
İlk çağlardan bu yana insanoğlunun yeni yerleri görüp, tanıma ihtiyacını karşılayan, edebi ve tarihi özellik taşıyan metinlere seyahatname ya da gezi yazıları denilmektedir. Bu yapıtlarda gezgin ya da seyyah, bir toplumun bütünüyle yaşayışını, gelenek ve göreneklerini, türlü açılardan dikkatini çeken ve okurun da dikkatini çekeceğini umduğu başkalıklarla sergilemeye çalışır. Böyle düşününce seyahatnameleri, ilkin edebiyat alanında yer alan yazılar arasına koymak gerekmektedir. Ama gerçekte, seyahatname adını taşıyan yapıtların çerçevesini bu kadar daraltmıyoruz. Seyahatnameler, yolculuğun yapıldığı coğrafyanın o günkü sosyal, ekonomik ve eğitim özelliklerini yansıtmasıyla tarihî (hatta yer yer manzara betimlemeleriyle de coğrafî), yazarın büyük bir dikkatle yeni yerlerin maddi ve manevi özelliklerini, yaşantılarının özgün yönlerini içten ve anlaşılır bir dille anlatması ile de edebi bir özellik taşırlar.
Seyahatname sözcüğü; Arapça seyahat, Farsça nâme sözcüklerinin bileşimiyle oluşmuştur. Seyahatnameler” gezi hatıraları kitabı”dır. Seyahatname, yazarın yurt içinde ve dışında yaptığı gezilerde gördükleri yerlerin ilgi çeken, değişik olan taraflarını yalın ve samimi bir anlatımla yansıttığı yazılardır. Seyahatnameler, bilgi verici bir özellik taşırlar. Gezilen görülen yeni yerler hakkında yazar okuyucusuna bilgi verir. Yazar, gidip gördüğü yeni yerlerin coğrafi, tarihi ve sosyal değerlerinden etkilenip bunları kendi halkına anlatma isteği içinde bu metinleri kaleme alır.
Coğrafi alanda Dünya’nın bilinmeyen yerlerinin keşfi, uzaktaki ülkeleri merak ile insanlar yeni yerleri çeşitli amaçlarla tanıma ihtiyacı hissetmiş, seyahatnameler de bu ihtiyaca cevap vermiştir. Geçmiş zamanlarda seyahatnameler, bir iletişim aracı olarak önem kazanmıştır. Seyahatnameler, iletişim imkânlarının kısıtlı olduğu dönemlerde bilimsel ve kültürel gelişmelerin aktarıcısı konumunda olmuştur.
Yirmisekiz Çelebi Mehmet Efendi’nin Fransa Sefaretnamesi, Batı’nın bilim ve teknikteki ilerleyişini Osmanlıya tanıtmış; bu gelişme Osmanlı toplumunda Batılılaşma için önemli bir isteği beraberinde getirmiştir. HAKKINDA BİLGİ =
"Mene göre, her Türk, Üsküp'ten Kosova'ya kitabını oxumalıdır. Amma, onu oxuduxdan sonra, ağlamayan Türk'e de men Türk demerem."
Prof. Bahtiyar Vahabzade (Bakü)
"Üsküp'ten Kosova'ya cidden bir şaheser. Hem okuyorum, hem de "gençliğe ve münevver kesime verilen bu hazin mesajı kaç kişi anlamıştır?" diye düşünüyor ve üzülüyorum. Şiir ötesi bir üslûpla kaleme alınmış ve her cümlesinden millî heyecan fışkıran ikazlardan faydalanmş büyük bir kütlenin, memlekette kıyametler koparması lazımdı. Bilmem ki bizim tarihî ve millî hassasiyetimize ne oldu?"
Samiha Ayverdi
"Üsküp'ten Kosova'ya, seyahat hâtıra türünün usta örneklerinen biri. Kitapta, millî kültürümüzle yoğrulmuş, renkli ve zengin duygularla örülü bir üslûp hâkim. Sosyal tenkitlerin yanısıra, şair ve hikâyecilere mahsus ince dikkatlerin ve tasvirlerin yer aldığı eser, kaybettiğimiz Rumeli'de silinmemiş Türk izlerini hafızalarımıza yazmakta."
Sevinç Çokum
Türkçe'nin söz ustası Yavuz Bülent Bâkiler, Osmanlı bakiyesi topraklarda tarihin izini sürüyor. Gâh Kosova'da, Sultan Murad Hüdavendigar'ın kabri başında gâh Üsküp'te, tarih kokan surların dibinde bir milletin mirasını arıyor.
Yazar:Yavuz Bülent Bakiler
Sayfa Sayısı: 208
Dili: Türkçe
Yayınevi: Yakın Plan Yayınları