Cevap :

I don't know Ahmet. I never heard of him. --> Ahmet'i tanımıyorum. Onu hiç duymadım.

I never forget a face. --> Bir yüzü asla unutmam.

Ayşe will never forgive Fatma for that. --> Ayşe bunun için Fatma'yı asla affetmeyecek.

There will never be another Charlie Chaplin. --> Asla başka bir Charlie Chaplin olmayacak.

It's never too late to apologize. --> Özür dilemek için asla geç değil.

Never before I had so much money. --> Önceden asla bu kadar çok param olmadı.

Ali is always so. Never mind him! --> Ali daima böyledir. Ona aldıma!

We should never have done that. --> Asla bunu yapmamalıydık.

You must never forget that. --> Bunu asla unutmamalısın.

It would never have occurred to me. --> Bu asla benim başıma gelmemeliydi.

Never add water to this product. --> Bu ürüne asla su eklemeyin.

Mehmet and Ahmet are never going to know truth. --> Mehmet ve Ahmet asla gerçeği bilmeyecekler.

We never see each other anyway. --> Birbirimizi asla hiçbir şekilde görmeyiz.

Ayşe could talk all night long, but Fatma will never change her mind. --> Ayşe gece boyu konuşsa bile Fatma fikrini değiştirmeyecektir.

You must never forget that. --> Bun asla unutmamalısın.

I never want to see you again! --> Seni bir daha (yine) asla görmek istemiyorum.

You've never tried to do that. --> Bunu yapmayı hiç denemedin bile.

Who is that girl? I've never seen such a beautiful girl! --> Bu kız kim? Hiç bu kadar güzel bir kız görmemiştim!

I had never seen him looking so cheerful. --> Onu hiç bu kadar neşeli görmemiştim.

 

 

 

She always comes here at weekends. O her zaman buraya hafta sonları gelir. I certainly like London. Ben kesinlikle Londrayı severim. Ahmet often gets ill. Ahmet sık sık hasta olur. We already know each other. Biz zaten birbirimizi tanıyoruz. She hardly ever sees him. Onu neredeyse hiç görmez. You are certainly right. Kesinlikle haklısın. It will probably rain tomorrow. Muhtemelen yarın yağmur yağacak. I have already read that book. Bu kitabı zaten okudum.

I never somek   I always handsome