Cevap :

http://tr.wikipedia.org/wiki/3_Mart

atih’te eski belediye binasının hemen önünde yer alan bir parkta, üst tarafına kırık havası verilen sütun şeklinde ki bir abideye tesadüf edersiniz. İşte bu abide Osmanlının son dönemlerinde yarım kalan bir görevin ve bu görev sırasında şehit olan üç havacının hüzünlü hatırasını yansıtır. Anıt, aynı zamanda İstanbul’dan Şam’a, oradan da Filistin’e uzanan bir öyküyü barındırır.

Doğma büyüme Fatih-Aksaraylı biri olarak çocukluğumdan itibaren semtin tarihî belediye binasının önündeki parkın ortasında, tamamlanmamış gibi duran anıtın önünden defalarca gelip geçtiğimi bilirim. Sonraları, tarihe merak saldığımda anıtın, Hava Şehitleri Abidesi olduğunu öğrendim. 2007 yılında Şam’a gittiğimde ise şehrin sembollerinden biri olan Selahaddin Eyyubi Türbesinin hemen bitişiğinde, üzerine al renkli hilal ve yıldızın işlendiği üç adet mermer mezar taşını görünce hafızamda, Fatih’teki anıtla Şam’daki bu mekan kesişiverdi. Her ne kadar mezar taşlarının üzeri Arapça yazılmış olsa da, kaidelerinde Türkçe olarak soldan sağa “Üsteğmen Nuri 8 Mart 1914, Yüzbaşı Fethi 3 Mart 1914” ve Üsteğmen Sadık 3 Mart 1914 ibareleri okunabilmekteydi. Çocukluğumun geçtiği Fatih semtindeki abide dikilmesine sebep olan üç Türk pilotu, burada koyun koyuna yatıyorlardı.

Osmanlı İmparatorluğunun son dönemine damgasını vuran İttihat Terakki Cemiyeti, hem 2. Meşrutiyetin ilanı, hem de Trablusgarp ile Balkan harplerinde uğranılan hüsran neticesinde yaşanan toprak kayıplarının ızdırabını hafifletmek amacıyla, propaganda amaçlı bir takım faaliyetlere imza atar. Bu tarz faaliyetlerden amaç, Osmanlı Devletinin halen dünya siyasetinde etkin ve saygın bir güç olduğunun gösterilmesidir. Ayrıca Balkan Savaşları sonrasında İttihatçılar arasında güçlenen Türkçülük akımıyla bağlantılı olarak yükselişe geçen Arap milliyetçiliğine karşı da Türk-Arap kardeşliğini tesis edecek bir hadiseye ihtiyaç vardı. Ancak yeterli derecede tedbir alınmadan girişilen bu teşebbüs, büyük bir hüsranla neticelenecektir. Zira daha emekleme aşamasında olan Türk havacılığı, en usta iki pilotu olan Fethi ve Nuri Beyleri bu girişim sonrasında kaybedecektir. Türk Havacılığı üzerine yaptığı bir çalışmasında Süreyya İlmen, söz konusu eksikliği şu satırlarla dile getirir; “O zamanlar böyle bir seyahate daha memleketimiz hazır değildi. Tayyarecilerimizin Mısır’a kadar uzun bir mesafeyi katedebilmeleri için, bu güzergah üzerinde bulunan en az birkaç şehrimizde tayyare hangarları, benzin depoları, tamir atelyeleri gibi sair tesisatın mevcut olması gerekirdi. Bu gibi ihtiyaçlar nazarı itibare alınmayarak Avrupa’da yapılan tayyare seyahatleri misilli bir seyahat icrası emredildi.”