Cevap :

SAMSUN Eski adı “Amisos”dur. Samsun ismi bu kelimenin halk arasından değiştirilmesidir.

İsminin Menşei: 
Samsun’un eski ismi Amisos’tur. Bunu İyonyalılar (Miletliler) kurmuşlardır. Ancak, bu tarih (MÖ 562) denönce Gaskarlar tarafından da burada bir yerleşim yeri kurulduğu (MÖ 3500) bilinmektedir. Bu yerleşim yerinin ise denizden gelebilecek tehlikelerden korunabilbek gayesiyle kıyıdan uzak vadi içinde ve yerleşmenin kolaycasovunulabileceği yamaç eteklerinin bulunduğu (Bugünkü Mert Irmağı Kılıçdede Mahallesi sınırları içerisinde kalan ve Gazi İlköğretim Okulu karşısındaki Öksürük Tepe (Dündartepe) çevresindeki alan ile SosyalMeskenlerde olduğu belirtilmekte ise de bu dönemdeki adının, şehrin eski isimlerinden olan EneteSimissoSinusso ve Peiraeurs’dan hangisi olduğu tesbit edilememiştir. Selçuklu Türkleri bu şehri feth edince yeni bir yerleşim yeri daha kurmuşlar ve buraya “Samsun” ismini vermişlerdir. “Samsun” ismi, Selçuklu Türklerinin verdiği özel bir isim olup eski “Amisos” ile ne kelime olarak ve ne de mana olarak herhangi bir ilgisi yoktur. Türkler şehre Samsun, İl’e ise “Canik İli” demişlerdir.

KIZILIRMAK EFSANESİ



Kızılırmak'ın bir tarafından öbür tarafına gelin gidecekmiş. Gelin ailedeki yedi kardeşten tek kız imiş. Kızı ailesi ata bindirmiş. Kızılırmak'ın öbür tarafından gelen seymen alayı gelini alıp yola çıkmışlar. Düğün alayı Kızılırmak Köprüsü'nün üzerinden geçerken köprü seymen alayının ağırlığını çekemeyip çökmüş. Gelin ve düğün alayına katılanların çoğu ölmüş. Kurtulanlardan bazıları gelinin ailesine, bazıları ise erkeğin ailesine haber götürmüşler. Bu haberi duyup, gelinin ailesinden gelen kardeşi köprünün başında şunları söylemiş:
Yedi kardeştik de bindirdik ata

Köprünün başında oldu bir hata

Aldırdık gelini Kızılırmak'a

Ne yaptın Kızılırmak ne yaptın allı gelini

Gelini gelini de Türkmen torunu

Köprüden geçerken köprü bükülüp çöktü

Bütün seymen Kızılırmak'a düştü,

Bu hali görenin hep aklı şaştı

Ne yaptın Kızılırmak ne yaptın allı gelini

Gelini gelini de Türkmen torunu

Davulcusu kaya başı dolaşır

Seymeni koyun gibi meleşir

Damat Bey'e kara haber ulaşır

Ne yaptın Kızılırmak ne yaptın allı gelini

Gelini gelini de Türkmen torunu


Haber damat tarafına ulaşınca damat koşarak gelip, köprünün başında şunları söylemiş:

Bileydim de nazlı yare varaydım

Atının başından tutup yedektim

Düşüyorum dedikçe de sıkı sıkı tutaydım

Ne yaptın Kızılırmak ne yaptın allı gelini

Gerdanı beş karış benim yarimi

Damat bir süre sonra kendinden geçip, sersemleşir ve şunları söyler:

Avcıyı getirin de şu kartalı vursun

Dalgıcı getirin de gelini bulsun

Cerrah getirin de Damat Bey'in halinden bilsin

Ne yaptın Kızılırmak ne yaptın allı gelini

Gerdanı beş karış benim yarimi

Bir süre sonra düğün alayından ölenleri bulmak için bir çok kişi Kızılırmak boyunca dizilip ölenleri aramışlar. Bulanları köylüler kendi köylerine götürüp toprağa gömmüşler. Sonunda da bu olay günümüze kadar gelmiştir.



CİNİ BAĞDAT (CÜNEYD-İ BAĞDADİ) TÜRBESİ SÖYLENCESİ (SAMSUN)


Terme İlçesi’nin Dibekli Köyü’nde Cüneyd-i Bağdadi Türbesi’nin adı halk ağzında Cini Bağdat’a dönüşmüştür. Türbeye ilişkin söylence şöyledir.
İslam ordularıyla Samsun önlerine gelen Cüneyd adlı yiğit, düzlükte savaşırken kolunu yitirir. Savaşa savaşa bir tepede şehit düşer. Kolunun ve bedeninin düştüğü yerlere birer türbe yaptırılır. Daha sonra kol, gövdenin yanına gömülür, ama ertesi gün kolun eski yerine döndüğü görülür.






Alaçam Geyikkoşan Dede Efsanesi



“Geyikkoşan mevkii sık ve büyük ağaçlarla dolu bir ormandır. Bu ormanın orta yerinde ikamet eden bir Dede ve küçük bir tarlası vardır. Çevredekilerden habersizce eğittiği iki geyiğiyle tarlasını gizliden gizliye sürmektedir. Altın boyunduruk ve altın sabanıyla yine bir gün tarlada çift sürerken birkaç kişi tarafından görülürler. Yabancılardan ürken geyikler kontrolden çıkar ve dağa kaçarlar. Bu dağ bugün Kışlakonak Köyü (Gelemet) başlarında bulunan “Meydancık” dağıdır. Altından yapılmış Boyunduruk ve sabanın halen bu dağda bir yerlerde olduğuna inanılır.”



EĞRİ KALE (ÇINGIRLI KALE) SÖYLENCESİ (SAMSUN)



Terme İlçesi’nin Kırgıl Köyü’ndeki kale inanışa göre kul yapısı değildir, bunu Nuh Peygamber zamanında gemilerin bağlanması için Tanrı yapmıştır. İlk kar buraya yağar. Üstüne duman çökerse havanın bozulacağına inanılır.
Söylenceye göre bir zamanlar Çarşamba ve Terme Ovaları denizle kaplıdır. Kale o zamanlar çok yüksek olduğu için gemilerin iskelesi durumundadır. Halk su gereksinimini buradaki yağmur sularınıntoplandığı, dinlendirildiğisarnıçlardan, havuzlardan sağlamaktadır.
Çok çok sonra toprak yarılır, İstanbul boğazı oluşur, denizlerin birbirine karışmasıyla kalenin bulunduğu yerdeki sularda çekilir, Samsun Ovası ortaya çıkar.
Günümüzde de toprak biraz kazıldığında su, kum, midye kabuklarına rastlanmaktadır.



Tütüne ilişkin söylence

Çok eski devirlerde amazon denen savaşçı kadınlar yaşarmış Samsun ve çevresinde bunlar kendileri gibi küçük çocuklarını ve başka ülkelerden kaçırdıkları kızı çocuklarını da kendileri gibi yetiştiriyorlarmış.
Günün birinde Karadenizden gelen savaşçılar Amazonları yener ve iç kesimlere doğru sürerler onlarda kendilerini kurtarmak için saçlarını keser ve toprağa gömerler.Zamanla bu saçlar filiz verir tütün olurlar.
Bir başka efsaneye göre de Yaylalarda sürülerini yayan çobanlar ısınmak için kendi kendine yetişip insan eli değmeden kurumuş tütün yapraklarını yakarlar.oluşan dumanı içerlerine çekerler zamanla bu duman hoşlarına çeker kamış dallarından yaptıkları borularla duman çekme işini büyütürler zamanla kendielrine başkalarıda katılır böylelikle bütün dünya tütünü tanımış olur.

Kaynak: http://www.cerezforum.com/hikayeler-efsaneler/89599-samsun-efsaneleri.html#ixzz2FIurSo1B