Cevap :

Değerli kardeşimiz;

Kur’an-ı Kerim, Hz. Ademin topraktan yaratıldığını, sonra ona ruh verilerek canlı bir insan haline getirildiğini açıkça anlatır. Aynı şekilde Şeytanın da cinlerden olduğu konusunu vurgular. Bu husus Kur’an-ı Kerimde şöyle anlatılır:

“Rabbin meleklere demişti ki: Ben muhakkak çamurdan bir insan yaratacağım. Onu tamamlayıp, içine de ruhumdan üfürdüğüm zaman, derhal ona secdeye kapanın! Bütün melekler toptan secde ettiler. Yalnız İblis secde etmedi. O büyüklük tasladı ve kâfirlerden oldu. Allah! Ey İblis! İki elimle yarattığıma secde etmekten seni men eden nedir? Böbürlendin mi, yoksa yücelerden misin? dedi. İblis: Ben ondan hayırlıyım! Beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın, dedi.” (1) 

Şeytan ateşten yaratılmış olmayı kendince bir üstünlük sebebi olarak görmüştür. Ateş başka varlıklarla temas ettiğinde onları yakar ve eritir. Su ve kum, toprak gibi diğer katı maddeler ateşi onu söndürür. Bir üstünlük sebebi gibi görülen bu fark, aslında şeytanı ömür boyu yalnızlığa itmiştir. Yüce Allah’ın katında üstünlüğün temel esası ise, önce kendisine itaat edilmesi idi. İblis, bundan imtina edip kaçındığı ve kendisini üstün gördüğü için rahmetten kovulmuş ve “şeytan” olarak adlandırılmıştır. Ateşin toprağı yakması sebebiyle, bunu yok olmaz bir üstünlük olarak görüp büyüklenmesi şeytanın kâfir olarak İlahi huzurdan da cennetten de kovulmasına sebebiyet vermiştir. 

Kuran’da, cinlerin ateşten yaratıldığı bildirilmektedir:

Halk kültüründe şeytân, gözle görülmeyen, aldatan, kandıran, kötülük aşılayan, acayip bir varlık olarak tanınır. Modern zamanlarda bu imaja ilaveler yapılmış ve özellikle Hıristiyan ülkelerin ürettiği film ve karikatürlerde eli çatal mızraklı, kuyruklu, boynuzlu, satanist ayinlerin kahramanı, Îsâ Mesih’in fiilî düşmanı bir yaratık olarak tasvir edilir olmuştur. Küreselleşme sürecinin Hıristiyan kültür imgelerinin dünyaya yayılmasını da kolaylaştırdığı bilinen bir olgudur. Vahiy kökenli dinlere mensup toplumların dinî kültürlerinin birbiriyle etkileşerek pekiştirdiği bu yanlış algı, “şeytân” kavramının Kur’ân doğrultusunda yeniden ele alınmasını ve Müslümanların bu konuda doğru bilgilere kavuşturulmasını gerektirmektedir.

Herkes şeytândan korkup Allah’a sığınırken zihinlerdeki bu mevhum [sanal] varlığı itibara almaktadır. Her türlü kötülüğün kendisine izafe edildiği şeytân, âdeta bir şamar oğlanı gibi görülmekte, insan eylemlerinin ahlâkî sonuçlarından bizzat insanın değil, şeytânın sorumlu olduğu şeklinde yanlış bir anlayışa ulaşılmaktadır. Ama gerçekte böyle müşahhas bir varlık olmadığı için, bu varlığı suçlayanlar, ona türlü iftiralar atanlar, kimse tarafından sorgulanmamaktadır. Sözde herkese kötülük yapan bu yaratık, kendine yapılan kötülüklere, sövgülere, lânetlere karşı duyarsızdır, kendini hiç savunmaz, öç almaz.