Cevap :

Yunus Emre, çeşitli görüşlerini, eserlerinde ortaya koymuştur. Bilim, bilgi, gerçek, Allah, ölüm, aşk gibi konularda ki düşüncelerini bir potada eritmiştir. Ermişler aşamasına ulaşmak ve olgun insan olmak için çalışmış, sonunda da en yüksek manevi makama ulaşmıştır.

Yunus’a göre bilim bir amaç değil, araçtır. Çünkü bilimi kendilerine amaç edinenler, kendilerini dünyanın merkezi sanırlar ve bu bilgileriyle üstünlük taslarlar. Oysa Yunus’a göre, mutlak varlıktan başka varlık yoktur ve bütün var olanlar Allah’ın (Mutlak Varlığın) çeşitli görüntülerinden başka bir şey değildir. Kendisine tanıdığı varlık ise sadece bir kurgudur. Gerçek varlığa ulaşma, bu kurgudan kurtulmadır, varlıkta yok olmadır.

Yunus’un öğütlediği töre, mistik ve gerçek hayatın zorunlu kıldığı çile ve aşktır. İnsan, ateş, hava, su ve toprak olmak üzere dört öğeden oluşur. Bu dört öğe, can ile birleşerek birlik ve yücelik kaynağı olur.

Yunus, körü körüne kaderci anlayışa karşı çıkar. Onda yaşamın coşkusu ve sevinci görülür. Ona göre insan, sürekli bir değişim içindedir ve buna yeniden doğma denilmektedir. Ölmek de bir bakıma yeniden doğmaktır. Ölmek ve böylece sonsuzda yaşamak “mukadder” olduğuna göre, yaşadığı sürece faydalı işler yapmak; eserler bırakmak gerekir. Ömür, yeryüzünde yaşamak, bu amacın gerçekleştirilmesi için bir araçtır.

Yunus Emre, milletimizin değerlerini, görüşlerini yansıtan büyük bir sanatçıdır. O’nun deyişlerinde, geçmişteki kültürümüzün izleri görülür. Bunun yanında, biçim, dil, söyleyiş ve ölçü bakımından da milli sanatçımızdır. Mısralarında yalınlık, arılık, açıklık ve içtenlik vardır. Hiç bir yapmacık öğe bulunmaz O’nun şiirlerinde. İçini bütünüyle bize açar, anlaşılmaz birçok felsefe kavramını, çok açık ve yalın bir dille, anlatıverir.

Yunus’ta halk zevkine yakınlık ve derin bir lirizm görülür. Bu nedenle, halkın içinde yüzyıllar boyunca yaşaya gelmiştir. Bir bakıma, tekke şiirinin, dinsel kökenli şiirin de kurucusu sayılabilir. Şiirlerine koyduğu büyük öz nedeniyle, bütün tarikatlarca benimsenmiş, insanlığı saran duygu ve düşünceleriyle, her anlayıştaki insanın en yakın dostu, duygu arkadaşı olmuştur. Tarikatlarla ilgisi olmayanlar da, Yunus’u bu özünden, içeriğinden dolayı sevmişlerdir.

Yunus’un şiirleri incelendiğinde, mesajın, duru bir Türkçe olduğu görülür. Ama bazı şiirlerinde İran, Hint ve Yunan mitolojilerinden gelen terimler, din yoluyla giren bir çok yabancı kelimelere de rastlanır. Bu da, Yunus’un yüksek kültür ve bilgi birikiminin bir göstergesidir. Yabancı kelimelerle, ya da bazı terimlerle süslenen söyleyişlerinde de doğaldır ve halka yakındır. Yabancı dil öğelerini, yerli yerinde kullanmış olduğundan, yadırganmamıştır.

Söyleyiş bakımından, halkın diline çok yakındır. Halk deyimlerinden yararlanırken; halkın benzetmelerini kullanırken, hiç bir yadırgama görülmez şiirlerinde.

Yunus genellikle hece ölçüsünü kullanmıştır. Zaman zaman da Aruz ölçüsünü kullandığı görülür. Abdulbaki Gülpınarlı, O’nun şiirlerinin 66 tanesinin Aruzla yazılmış olduğunu belirtmektedir.
Şiirlerinde kafiyeye fazla önem vermemiştir. Sözgelişi, “baldan”, “sözden”, “dilden” sözcüklerini kafiye olarak kullanırken, O’nun için “den” veya “dan” ekleri ve onun sağladığı ses armonisi, Yunus için yeterlidir. Bu nedenle kafiye anlayışı, özgür bir temele dayanmaktadır.

Yunus Emre, çeşitli görüşlerini, eserlerinde ortaya koymuştur. Bilim, bilgi, gerçek, Allah, ölüm, aşk gibi konularda ki düşüncelerini bir potada eritmiştir. Ermişler aşamasına ulaşmak ve olgun insan olmak için çalışmış, sonunda da en yüksek manevi makama ulaşmıştır.

Yunus’a göre bilim bir amaç değil, araçtır. Çünkü bilimi kendilerine amaç edinenler, kendilerini dünyanın merkezi sanırlar ve bu bilgileriyle üstünlük taslarlar. Oysa Yunus’a göre, mutlak varlıktan başka varlık yoktur ve bütün var olanlar Allah’ın (Mutlak Varlığın) çeşitli görüntülerinden başka bir şey değildir. Kendisine tanıdığı varlık ise sadece bir kurgudur. Gerçek varlığa ulaşma, bu kurgudan kurtulmadır, varlıkta yok olmadır.

Yunus’un öğütlediği töre, mistik ve gerçek hayatın zorunlu kıldığı çile ve aşktır. İnsan, ateş, hava, su ve toprak olmak üzere dört öğeden oluşur. Bu dört öğe, can ile birleşerek birlik ve yücelik kaynağı olur.

Yunus, körü körüne kaderci anlayışa karşı çıkar. Onda yaşamın coşkusu ve sevinci görülür. Ona göre insan, sürekli bir değişim içindedir ve buna yeniden doğma denilmektedir. Ölmek de bir bakıma yeniden doğmaktır. Ölmek ve böylece sonsuzda yaşamak “mukadder” olduğuna göre, yaşadığı sürece faydalı işler yapmak; eserler bırakmak gerekir. Ömür, yeryüzünde yaşamak, bu amacın gerçekleştirilmesi için bir araçtır.