Cevap :

Birinci Dünya Savaşı’nı kaybetmemizin ardından İtilaf Devletleri Mondros Mütarekesi’nin maddelerine dayanarak yurdun dört bir köşesini işgal etmeye başladılar.
 Trakya, Ege, Akdeniz ve yurdun birçok bölgesi işgal güçleri tarafından karış karış sahiplenilmeye başladı.
 Bu duruma bir dur demek, onlara bu yaptıklarının haksızlığını göstermek gerekiyordu.

Mustafa Kemal Atatürk yurdu işgal güçlerinden kurtarmak, bu gidişata bir dur demek amacıyla 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkarak kurtuluş mücadelesinin ilk adımını atmış bulundu.

Bunun ardından en ilkel şartlarda ve en kısıtlı imkanlarla bir bağımsızlık mücadelesi verilmeye başlandı. Bugün geçmişe baktığımızda tarihte bir hikaye gibi duran ya da tarih kitaplarında bir kaç tarih atılarak anlatılan olayları acaba gerçekten tam anlamıyla kavrayabiliyor muyuz? Kaçımız o günlerde yaşamış gibi olanları içinde hissedip kaç kişi kendini oradaki insanların yerini koyarak  bu mücadeleyi anlayabiliyor?

Kurutuluş Savaşı sadece bir silahlı mücadele değildir.

Bu savaş aynı zamanda Türk milletinin azim ve kararlılık gücünü, milli duygularının ne kadar kuvvetli olduğunu ve iman ile çarpışarak bu toprakları nasıl kazandıklarını anlatan bir destandır.

Bu destan hiç de kolay yazılmamıştır.

Bu uğurca nice canlar verilmiş, vatanın her karış toprağı nice şehitlerimizin kanıyla sulanmıştır.

Bu nedenle geçmişe her zaman saygıyla yaklaşmalı, atalarımızın vermiş olduğu bu mücadeleyi hatırlayarak bu vatanı bizler korumaya ve yüceltmeye devam etmeliyiz.