Cevap :

1. Yılanın ölümsüzlüğü: Yılanların deri değiştirmesi insanları belki de binlerce yıl aldatmıştır. Adeta bir tür ölümsüzleşmedir deri değiştirmek. Ağaçların yapraklarını sonbaharda döküp de ilkbaharda yeniden doğması gibi bir ölümsüzlük vardır yılanda. İnsanın insan olma sürecinde belki de en çok aradığı şeyin ölümsüzlük olduğunu biliyoruz. İnsanoğlunun bilinen en eski destanlar bu arayışı anlatır. 

2. Yılanların ölüler ve canlılar dünyasında dolaşması:
 Yılanlar yeraltındaki yuvalarından çıkar yerüstünde dolaşırlar. Toprağın altında, üstünde, suda yani heryerde yaşarlar. Bu ölümsüz yaratıklar tanrıların sanki yeryüzündeki temsilcisiymiş gibi yerin altından (ölüler diyarından) çıkıp gelir,  Gılgamış destanında olduğu gibi insanın binbir emekle bulduğu ölümsüzlük otunu çalıp giderler. Ölüler diyarı(toprağın altı) ile yaşayanlar dünyası (toprağın üstü) arasında dolaşıp dururlar. 

Yılan gücü, kudreti ve koruyuculuğu simgelemekteydi. Zehiri ile öldürücü olabiliyor ve kendisinden korku ile karışık bir saygı ile bahsediliyordu. Yazının bulunmasından çok önceki dönemlere ait olan (örneğin neolitik çağa ait vazolarda) tanrı/tanrıça ve yılan motifleri bir arada bulunuyor. Yılan figurunun tıp sembolü olarak kabul edilmesinin çok anlamlı olduğu görünüyor. Çünkü yılan binlerce yıldır bir tür iyileştirme sembolü olmuş.