Cevap :
Her gün bir yerden bir yere göçmek ne güzel,bulanmadan dupduru akmak ne hoş” diye başlıyor mesnevide Hz. Mevlana.
“Dün dünde kaldı cancağızım, bugün yeni şeyler söylemek lazım” diyerek devam ediyor.
Bunları okuyunca oturup düşünüyor insan.
Bir zamanlar yüzyıllar önce bu kadar derin düşünen bir tasavvuf ehlinin yanında, bugün çağdaş dünyada ben neredeyim diye.
Öyle ya değişmeyen tek şeyin değişim olduğu bir yüzyılda, değişime uğramamak ve değişmedim diyememek neredeyse mümkün değil…
Klasik düşünce yapısı ve muhafazakâr dünya görüşü, yeriniyenilikçi düşüncelere bırakıyor artık.
Ve bu değişim artık yeni şeyler söylemeyi şart kılıyor.
Yenilmemek için yenilenmek bir anlamda bunun kısa adı.
Ya da yok olmamak için farklılaşmak.
Herkesten farklı olmak.
Değişim için bir adım önde ileriye bakmak çoğu zaman.
Ayağa kalkıp yürümek ve değişime doğru yol almak.
Zaman bu zaman artık.
Her şeyin en iyisini bilenler bile farklılaşmak ve yenilenmek zorunda artık.
Statüko değişiyor ve şimdi artık yenilenme zamanı.
“İnovasyon”un kelime anlamını bulmaya çalışanlar, maalesef bu otobüsü de kaçırıp değişime doğru yol alamayacaklar.
Türkçe’de ne anlama geldiğini bulamayanlar, yeniliğe kendilerinden başlamayı düşünemediler.
Ve Türkiye değişime kilitlenemedi.
“İnovasyon”da Avrupa sonuncusu olduk.
Hazırlanan bütün projeler dosyalarda kaldı ve biz “inovasyon”un Türkçe karşılığına takıldık hep birlikte.
Oysa bir yandan anlamını düşünüp, diğer yandan yenilikçi olabilirdik.
Ya da “icat çıkartma şimdi” diye büyütülen bir nesil olarak “inovasyon”a bir anlam icat edebilirdik.
Ama yapamadık.
Çünkü biz değişmeyi sevmiyoruz.
Önce başkalarının değişmesini istiyoruz.
Savunduğumuz bütün fikirlerin birileri tarafından değiştirilmesini beklerken yenilikçi olamıyoruz.
Ve yeni şeyler söyleyenleri önce biz eleştiriyor, ısrarla değişime direniyoruz.
Oysa değişmeyen tek şeyin değişim olduğunu hepimiz biliyoruz…
DÜN DÜNDE KALDI CANCAĞIZIM BUGÜN YENİ ŞEYLER SÖYLEMEK LAZIM!.. h
Yeni şeyler söylemek lazım...
“Her gün bir yerden bir yere göçmek ne güzel,bulanmadan dupduru akmak ne hoş” diye başlıyor mesnevide Hz. Mevlana. “Dün dünde kaldı cancağızım, bugün yeni şeyler söylemek lazım” diyerek devam ediyor. Bunları okuyunca oturup düşünüyor insan. Bir zamanlar yüzyıllar önce bu kadar derin düşünen bir tasavvuf ehlinin yanında, bugün çağdaş dünyada ben neredeyim diye. Öyle ya değişmeyen tek şeyin değişim olduğu bir yüzyılda, değişime uğramamak ve değişmedim diyememek neredeyse mümkün değil… Klasik düşünce yapısı ve muhafazakâr dünya görüşü, yeriniyenilikçi düşüncelere bırakıyor artık. Ve bu değişim artık yeni şeyler söylemeyi şart kılıyor. Yenilmemek için yenilenmek bir anlamda bunun kısa adı. Ya da yok olmamak için farklılaşmak. Herkesten farklı olmak. Değişim için bir adım önde ileriye bakmak çoğu zaman. Ayağa kalkıp yürümek ve değişime doğru yol almak. Zaman bu zaman artık. Her şeyin en iyisini bilenler bile farklılaşmak ve yenilenmek zorunda artık. Statüko değişiyor ve şimdi artık yenilenme zamanı. “İnovasyon”un kelime anlamını bulmaya çalışanlar, maalesef bu otobüsü de kaçırıp değişime doğru yol alamayacaklar. Türkçe’de ne anlama geldiğini bulamayanlar, yeniliğe kendilerinden başlamayı düşünemediler. Ve Türkiye değişime kilitlenemedi. “İnovasyon”da Avrupa sonuncusu olduk. Hazırlanan bütün projeler dosyalarda kaldı ve biz “inovasyon”un Türkçe karşılığına takıldık hep birlikte. Oysa bir yandan anlamını düşünüp, diğer yandan yenilikçi olabilirdik. Ya da “icat çıkartma şimdi” diye büyütülen bir nesil olarak “inovasyon”a bir anlam icat edebilirdik. Ama yapamadık. Çünkü biz değişmeyi sevmiyoruz. Önce başkalarının değişmesini istiyoruz. Savunduğumuz bütün fikirlerin birileri tarafından değiştirilmesini beklerken yenilikçi olamıyoruz. Ve yeni şeyler söyleyenleri önce biz eleştiriyor, ısrarla değişime direniyoruz. Oysa değişmeyen tek şeyin değişim olduğunu hepimiz biliyoruz…