Cevap :
Son yıllarda enerji kaynakları içerisinde petrolün giderek önemini kaybedeceği yönündeki tartışmalar ağırlık kazanmıştır. Alternatif enerji kaynaklarının varlığı ile petrol rezervlerinin hızla tükenmesi, bu iddianın dayanaklarını oluşturmaktadır. Ancak, gerek alternatif enerji kaynaklarının yeterince ekonomik hale gelmemiş olması gerek de yeni yatırımlarla birlikte yeni petrol rezervlerinin keşfedilmeye devam etmesi, petrolün bir stratejik ürün olarak öneminin azalmasını engellemektedir.
Petrol; üzeri geçirimsiz kayalarla örtülü, kumtaşı gibi gözenekli rezervuar kaya içerisinde gerekli jeolojik yapıları gelişmesi ile yeraltında belli yerlerde kapanlanabilmektedir. Ülkemizin komşu coğrafyasında dünya toplam petrol rezervlerinin % 65‘i bulunmasına, toplam dünya üretiminin ise % 41‘inin yapılmasına karşılık, ülkemiz petrol açısından komşu İran, Irak ve Suriye kadar zengin değildir. Bu durum, ülkemizdeki jeolojik yapının farklılığından kaynaklanmaktadır. Yani ülkemizde İran, Suriye ve Irak‘ta olduğu gibi büyük ölçekte ve ekonomik petrol rezervleri bulunmamaktadır. Ancak, ülkemizde yeterli düzeyde arama faaliyeti yapılmadığı da bilinen bir gerçektir. 1934 yılından 2011 yılı başına kadar 3932 adet kuyu delinerek 7.348.676 metre sondaj gerçekleştirilmiştir. Dünyada bu sayıda kuyunun, aylarla ifade edilecek kadar kısa sürede açılabildiği düşünülürse, Türkiye‘de açılan kuyu sayısının yetersizliği ortaya çıkmaktadır. Denizlerimizde ise son yıllarda artmakla birlikte açılan kuyu sayısı son derece azdır. Bu durum denizlerimizin neredeyse hiç aranmadığını göstermektedir.
Ülkemizde enerji tüketiminde petrolün oranı % 33, doğal gazın payı da % 30‘dur. Görüldüğü üzere, ülkemiz enerji ihtiyacı açısından da son derece önemli olan petrolde ve doğal gazda kıt kaynakların en verimli ve kamu yararını gözetecek şekilde değerlendirilmesi ihtiyacı bulunmaktadır. Nitekim, bu ihtiyaçtan hareketle Cumhuriyetin ilk yıllarında sektörde kamunun liderliğinde önemli yatırımlar gerçekleştirilmiş ve sektör kamu eliyle planlı bir şekilde örgütlenmiştir. 1926 yılında 792 Sayılı Petrol Yasası çıkartılarak, devlete petrol arama yetkisi verilmiş, 1933 yılında ise devlet eliyle petrol arama ve üretim işlemlerinin yürütülmesi amacıyla, 2189 Sayılı "Altın ve Petrol Arama ve İşletme İdareleri Teşkiline Dair Yasa" çıkarılarak, petrol sektöründe ilk organizasyon olan, Petrol Arama ve İşletme Dairesi kurulmuştur. Petrol sektöründe kamu elinde arama, sondaj ve üretim faaliyetleri sürdürülürken, 1940 yılında çıkarılan Milli Korunma Kanunu çerçevesinde, petrol sektöründeki zincirin son halkası olan dağıtım alanında faaliyet göstermek üzere 1941 yılında kamu şirketi Petrol Ofisi kurulmuştur.
petrol bazlı hammaddeden, uçak, otomobil, inşaat, patlayıcı sanayii, dokuma sanayii ve boya sanayiinde, gıda işleme tekniklerinde ve
tarımda da yararlanılır eger petrol olmasaydı bız sımdı bu teknonjık aracları ve bircok teknikleri kulanamıyor olabılırdıkl