Cevap :
utbi zeman (Seyyid Celâl Buhârî) hayatı hakkında bilgi Mumsema KUTB-İ ZEMAN (Seyyid Celâl Buhârî)
Hindistan evliyâsının büyüklerinden. Çeştîye yolunun ileri gelenlerinden idi. Lakabı Bendegî Mahdûm-i Cihâniyan’dır. 707 (m. 1307) yılında doğdu, 785 (m. 1383) yılında Gücerât’ın Ahmedâbâd şehrinde vefât etti. Şeyhülislâm Rükneddîn Ebü’l-Feth Kuraşî’nin talebesi, Nâsıruddîn Mahmûd’un halîfesidir. Nâsıruddîn Mahmûd da Nizâmüddîn Evliyâ’nın halîfesi idi. Tasavvuf ehli arasına, ilk defa amcası Şeyh Sadreddîn Buhârî’den aldığı derslerle katıldı. Çok seyahat edip, birçok âlim ve evliyânın ilim ve feyzlerinden istifâde etti. İmâm-ı Abdullah Yâfîî ile Mekke-i mükerremede sohbet etti. Medine’de Sened-ül-muhaddisîn Afîfeddîn Abdullah Matari’den ilim öğrendi. İki sene onun sohbetine devam etti. Şihâbüddîn Sühreverdî hazretlerinin kitaplarını, onun huzûrunda okudu. Şeyh Emîneddîn’in kardeşi Şeyh İmâmeddîn’den kendisi için bırakılan emânetleri Kazrûn’da aldı. Onun Kazrûn’a gitmesi şöyle oldu: Şeyhülislâm Sened-ül-muhaddisîn şeyh Afifeddîn Abdullah Matari’nin Medine’de iki sene sohbetine devam etti. Avârif ve diğer sülûk kitaplarını onun huzûrunda okudu. Ondan tarikat ve zikir telkini aldı. Şeyh Afif buyurdu ki: “Size hilâfet Kazrûn’da verilecektir.” Kazrûn’a gidince, Şeyhülislâm Emîneddîn’in kardeşi Şeyh İmâmeddîn ona dedi ki: “Şeyh Emîneddîn, vefâtı zamanında bana vasıyyet etti ve; “Seyyid Celâl Buhârî bizimle görüşmek istedi. Yazık ki, Mültan’a kadar geldi de şeytan ona yolda yalan söyledi ve Şeyh Emîneddîn âhırete göçtü dedi. Celâl Buhârî Mekke tarafına gitti. Dönüşte Kazrûn’a uğrayacak. Ona selâmımı söyle, seccademi ve makasımı ona ver. Benim icâzetlim ve halifem eyle!” buyurdu. Şeyh İmâmeddîn de öyle yaptı. Seyyid hazretleri, o pirden çeşitli istifâdelerle döndü. Gittiği her yerde, sarıldığı her büyükten alacağını tamamen alır, en yüksek seviyede istifâde ederdi.
Mahdûm Cihâniyân’ın Kadirî meşâyihı ile de büyük muhabbeti vardır. “Hızâne-i Celâlî” adlı kitabında der ki, Şeyh Muhyiddîn Abdülkâdir-i Geylânî (Kuddise sirruh) buyurur “Beni, beni göreni ve beni göreni görene müjdeler olsun.” O kutubdur ve bu sözünde doğrudur. Benim çok ümidim vardır ki, bu söz mucibince Hak teâlâ bana merhamet eder. Ondan sonra bir silsile ile Şeyh Şihâbüddîn Sühreverdî’ye bir vâsıta ile ulaşan Behâeddîn Zekeriyyâ silsilesinden başka bir silsile daha bildirir ve; “Ben filânı gördüm, o şeyh Şihâbüddîn-i Sühreverdî’yi, o da Muhyiddîn Abdülkâdir-i Geylânî hazretlerini gördü” der.