Cevap :

Bazı kimseler kader inancının Müslümanları olumsuz yönde etkilediğini iddia ediyor. Acaba bu mülâhaza veya iddianın doğruluk payı ne kadardır?
Gündeme getirilen bu yaklaşımlar üzerinde yeniden düşünmemiz gerekmektedir. Öyle anlaşılıyor ki kader inancı, ‘kadercilik’le karıştırılmaktadır. Gerçek şu ki İslâm dini kaderi bir inanç esası olarak tespit etmiştir, ama kaderciliği (kaderde ne varsa o olur, deyip ameli terk etmeyi) yasaklamıştır. Bu cümleden olarak diyebiliriz ki, eğer Müslümanların dünyasında yaşadığımız zaman diliminde ters giden bir şey varsa bunu kader inancına değil de, tembelliklerine ve ihmalkârlıklarına kılıf arayan insanların kadercilik yapmalarına bağlamak daha uygun olacaktır.

Bugün perişan bir vaziyette bulunan İslâm dünyasının içinde bulunduğu durum, İslâm’ın bildirdiği kader akidesinin değil, inananların içinde bulundukları çağı iyi okuyamamalarının ve iradelerinin hakkını verememelerinin bir sonucudur.

Kaza ve kadere iman, eğer Müslümanların faaliyetlerine engel olmuş olsaydı, İslâmiyet’in yüksek devirlerindeki o fevkalâde terakkiler nasıl meydana gelebilirdi? Bu dinin hayata hayat kılındığı devirlerde, böyle bir akide, Müslümanların ilerlemesine ve medeniyet öncüleri olmalarına asla mani olmamıştır. Mustafa Sabri Efendi’nin de ifade ettiği gibi amelî/pratik yönden bir araştırma yapıldığında, kalblerinde dinî düşüncenin etkisi daha fazla olan önceki Müslümanların tembel olmadığı, diğer milletler tarafından da mağlûp edilemedikleri görülecektir. Onların kaza ve kadere inanmadıklarını ise hiçbir kimse iddia etmemiştir, edemez. (Mustafa Sabri, Mevkıfu’l-Beşer, s. 219.) Bu kısa girişten sonra şimdi doğru bir kader inancının insan hayatındaki yerini iki açıdan ele alıp değerlendirmeye çalışacağız.

KADER KELİMESİ

İnsanın özgürlüğünün ve hür iradesinin varlığını id­dia edenleri fatalist (Kaderiye) diye adlandırmamızın se­bebi, birçok tanınmış teolojik kaynakta bu şekilde geçmiş olmasıdır. Nakilde ve gelenekte de kelime aynı manada kullanılmış. Retorik dilinde ve bazı gelenek ve nakillerde fatalist kelimesi için determinizme gönderme yapılmak­tadır. Genellikle kaderin belirleyiciliğine inanıp determi­nizmi savunanlar da, hür iradenin varlığını iddia edip fiillerde kaderin belirleyiciliğini inkar edenler de kendi­leri için fatalist (Kaderiyyun) kelimesini kullanmaktan ka­çmıyor. Her iki grup yekdiğerini fatalist (Kaderiyyun) di­ye adlandırıyor.

Fatalist (Kaderiyyun) kelimesini kendileri için kul­lanmaktan kaçınmaları, Hazreti Peygamberin bir hadisin­den kaynaklanmaktadır: «Fatalistler (Kadere karşı olan­lar)ümmetimin arasındaki büyücülerdir.» Deterministler, 'fatalizm' (Kaderiyye) kelimesinin Allah'ın iradesinin be­lirleyiciliğini inkâr edenlere atfedilmesi gerektiğini iddia ederler. Karşı taraf ise bu kelimenin kaderi inkâr edenle­re atfedilmesinin, Eş'arî ekolünün yaygın propagandası­na, muhaliflerin azınlıkta kalmasına bağlı olduğunu iddia ederler. Sihirbazlar İlahî iradeyi sınırlandırma yanında kötü şeyleri kaderin dışında mütalaa ederler. Onlara göre kötü işlerin sebebi Şeytan (Ehrimen)'dir.