Cevap :
Hayat akıp giderken durup düşünmek yerine sürekli aynı hızda devam etmek kolay olanıydı.Yaşamdan tat almaya başlamışken,nedeni olamayan sonuçlar yüzünden ağlamayı tercih etmekte vardı.
Eski mahallemizde oturan bir nine vardı.Adını söylemeye çekinir söylediği zaman dünyanın başına yıkılacağına inanırdı.Nine;kambur,kısa boylu,yuz hatları ve damarları belirginleşmiş,konuşurken güçlük çeker,sürekli üzerinde aynı elbise ile dolaşır,kırmızı paltolu, beyaz yazmalı,düşüncelerini hemen uygulayan ve söylemekten çekinmeyen,yardım sever,hoşgörülü ve örf ve adetlerine sahip çıkmayı bilen bir insandı.
Bir salı sabahı uyandım güneş daha yeni gözlerini dünyaya çevirmiş,ay ise güneşin ışıltısıyla kaybolmuştu.Evden çıkmak için hazırlandım.Pencereden sokağa baktığımda yaşlı ninenin kaldırımda başını eğerek oturmuş olduğunu gördüm.Ben bu oturuşu çok iyi tanıyordum.Daha önceleri de ağlıyordu.Hayat akıp giderken ölüme ramak kalmışken kimsenin onu aramadığına veya sormadığını düşünerek ağlamaya başlardı,akşam evine girer yatamaz bu düşünceyle kahrolurdu.Bu duruma çok fazla üzülsem bile elimden bir şey gelmezdi.İyi kalpli öyle sevecen bir insan olma özelliğini taşıyordu.Herkesin sevdiği ama sürekli herkesin kendinden nefret etmesini isteyen nine;çaresizliğini bu davranışlarla göstermeye çalışmaktaydı.
Evden yavaş yavaş çıkmaya başladım.Kaldırımda oturan ninenin yanına yaklaştım.ve;
_Nineciğim neden ağlıyorsun.Sana yakışıyor mu?Sevecen yüzünü kirletmekten başka bir şey yapmıyorsun
Ne kadar konuşmaya çalışmış olsam bile nafile tek yaptığı şey kafasını sallamaktı.Onun bu halini görünce içimde bir duygu seli yaşandı.Öyle bir sel ki Nuh Tufanı büyüklüğündeydi.Gözlerimden aşağı gözyaşları akmaya başladı.
_Nine ama olmuyor böyle derdini söyle yardımcı olayım sana.
Bugün işe gitmekten vazgeçtim.İş yerini aradım.Neden gelemeyeceğimi sorduklarında olan biteni aynen anlattım.İçimde bir korku büyüyor gibi hissediyordum.
Nine birden kalktı ve evine doğru yürümeye başladı.Kolundan tutup yardım etmeye çalıştım.Ama bırakmıyordu.Bir an ninenin derdini anlatacakmış gibi durduğunu gördüm.ve şunları ekledi.
_Yıllar evvel ben,eşim ve üç çocuklarımla birlikte mutlu mesut yaşıyorduk.eşim öldükten sonra hayata üç çocuğumla tutunmaya çalıştım.Her işi yaptım sırf okusunlar büyük adam olsunlar diye.Onları okuttum iyi gelirli bir işleri vardı.Evlendirdim.Evlendikten sonra hiçbiri beni yanında istemedi.Bir gün sokağa attılar.Ben sokağa düştüğüme değil evlatlarımın vefasızlıklarına yanıyorum.Şimdide buradayım.Sen olsan ağlamaz mısın?
_Ağlarım ninem benim ağlarım.
Bu konuşmayı yapana kadar çok fazla durakladı nefes alıp verişi hızlandı.O anda nine hiç ses çıkartmadı.Yere yığılıp kaldı.Elim ayağıma dolaştı.Ne yapacağımı şaşırmıştım.Hastaneye kaldırdık.Ama çok geç kalmıştık.Nine ölmüştü.Ağlıyordum ama hıçkırmıyordum.Bu dünyanın cefasını kaldıramadı küçük ama dağlar kadar büyük olan kalbi beceremedi kaldırmayı.
Hastaneden getirdikten sonra toprağa gömdük nineyi.Ninenin yüzüne baktığımda ölmediğini yaşadığını sandım.gözleri karşıya bakıyor bir şeyler anlatmaya çalışıyormuş gibi bir havaya kapıldım.Ama ninem benim toprak olmuştu.
Dünya cefa ve vefayla yaşanır.cefanın olduğu yerde vefada vardır.Kötü olan vefasız olmak.İyi olansa vefakardır.Artık sokağımız bomboş nine yok.Herkes yas tutmuş.Evinin önünden geçerken ağlıyordu.
Sonradan duymuştum üç oğlu annelerinin cenazesine gelmek için yola çıkmışlar.Yolda trafik kazası geçirmişlerdi.Ölmemişler ama ölmekten beter olmuşlardı.İkisinin kolu kopmuş.En büyüğü ise ayağını kesmişlerdi.
Bu yaşananlarda vefasızlığın bir cezası olsa gerek.