Cevap :

Aokmts

ölü kaybının azalması yer şartları Hava Taşıtlarında Kollaylık vb. Gibi Şeylere Yardımcı Olmuştur :) puanı bana verirsen sevinirim :)

Ancak siyasi partiler  önceliklidir. Siyasi partilerin demokrasilerde sigorta işlevi görebilmesi için, her birine iktidar kanallarının açık, siyaset yapma yollarının özgür olması gerekir. Bu da hukuki meşruiyet yanında toplumsal meşruiyeti zorunlu kılar. Bir siyasi partinin sigorta işlevini görebilmesi, iktidarı değiştirme gücüne sahip olabilecek toplumsal desteğe ulaşabilmeyi gerektirir. Bu destek aynı zamanda uygulanan parlamenter demokraside, iktidarın denetlenebilmesi ve muhtemel hataların minimize edilmesi için de elzemdir. Son dönemde, muhalefet partilerimizin bu süreçte yetersiz kaldıklarını söylemek, yanlış olmasa gerek.

Başta CHP ve MHP olmak üzere muhalefetin toplumsal destekten uzak kalmasının başlıca sebebi, Türkiye'deki toplumsal değişimi algılamada sorunlu bir tavır takınmalarıdır. Klasik ifadeyle “Soğuk Savaş sonrası küreselleşen dünya ve onun dayatmaları”, toplumları birçok alanda değişime zorlamaktadır. Bunun en belirgini, sorunların pro-aktif bir anlayışla ele alınmasıdır. Değişimin yansımalarını, her siyasal partinin özellikleri itibarıyla ayrı ayrı incelemek gerekiyor. Bu yazıda değişimin MHP açısından bir değerlendirilmesi yer almaktadır. Önceliğin MHP'de olmasının çok basit, aritmetik bir sebebi var. Türkiye seçmeni yüzde 70 sağ, yüzde 30 sol düşünceye yaslanmaktadır. Geleneksel olarak siyaset yapma biçimi göz önüne alındığında,  iktidarın alternatifini oluşturabilecek potansiyelin MHP'de yer aldığını söyleyebiliriz. Fakat MHP'nin bu politik gerçekliği kavramaktan oldukça uzak olduğunu görüyoruz. Peki, bunun sebepleri neler?

Kürselleşmenin bütün dünyayı tek bir pazar haline getirmesine rağmen, toplumsal alanda yaptığı tahribat yerelleşmeye, muhafazakâr ve ulusal/milliyetçi tutumların yaygınlaşmasına yol açıyor. Türkiye'de başta terör sorunu olmak üzere gelir dağılımında yaşanan adaletsizlik, hızlı şehirleşme ve modernleşme ile daha birçok sosyo-psikolojik sebep, milliyetçi siyasete gerekli argümantasyonu sağlıyor. Bu durumun, MHP gibi yerellik ve milliyetçilik iddiasını söyleminin merkezine oturtan partinin lehine olması beklenir, ama pratikte bu gerçekleşmiyor. Nitekim son dönemde yapılan kamuoyu araştırmaları, MHP'nin oylarının yatay seyrettiğini gösteriyor. Enformasyonun sınır tanımadığı, bilginin en kolay ve hızlı yayıldığı bir dönemde, teknolojiye uyum sağlamada en yüksek performans sergileyen Türk insanının her alanda talep ve beklentileri arttı, değişti.  Her şeyden önemlisi dünyayı ve kendini algılayış biçimi değişti.

Türk insanı artık uluslararası camiada savaş kazanmanın ötesinde saygın bir yerinin olmasını istiyor. Uluslararası rekabetin bütün şiddet ve acımasızlığına rağmen, fırsatları da ihtiva ettiğini görüyor. Kendini geliştiriyor ve mücadeleden kaçmıyor. Artık, aşağılık kompleksine yenilmiş, öğrenilmiş çaresizlik psikolojisinin esiri olmuş bir birey ve toplum istemiyor. O da diğer toplumlar gibi değer yargılarına sahip çıkıyor ve sahip çıkılmasını istiyor. Tarihî misyonuna uygun bir siyaset ve liderlik bekliyor. Kendi varlığına sahip çıkıyor ama karşısındakinin de farklı değer ve inançlarının olduğunu, hasım ve muarızlarını iyi-kötü diye tasnif etmeden anlamaya çalışıyor.  Öfkelenmenin yalnızlaşmak olduğu bilinciyle, tehlikeye ve tehlikeli duruma tepki göstermek yerine kurtuluş çareleri arıyor. Çare gösterenleri ciddiye alıyor. Düşmanı olarak gördüklerini suçlamak, başına gelenlerden onları sorumlu tutmak yerine kendini, kendi hatalarını sorguluyor, özeleştiri yapıyor. Mevcut MHP siyaseti gelinen bu toplumsal safhadan uzak düşmüş görünüyor. Şüphesiz bu durum, MHP içinde yer alan her bir fert için geçerli değil. Lakin şu anki MHP aklı ve siyaset biçiminin, bu algılayışı fazlaca ihtiva etmediğini söyleyebiliriz. Öfke ve çaresizliği söyleminin merkezine alan bir MHP'nin, yukarıda anlatılan seçmen profiline pek cazip gelmeyeceği aşikârdır. Gerek parti içi, gerekse topluma yansıyan yönüyle “her şeye karşı” çıkışıyla aslında kendi taraftar kitlesini dahi yalnızlaşmaya itmekte, büyük bir oy potansiyelini kendinden uzaklaştırmaktadır. Ülkenin en önemli sorunları karşısında tartışmaya girmekten uzak tutumu ile bir hâl çaresinin olmadığı algısını yaratmaktadır.

ya olurmu bu