Cevap :

ugün bir işim nedeniyle Bafra’dan 50 km. uzaklıkta olan ilimiz Samsun’a gittim.Günlük, güneşlik bir hava hâkimdi..Doğrusu kış mevsiminin hüküm sürdüğü bir dönemde böyle günlük- güneşlik bir hava bana ve tüm Samsunlu’lara neşe getirmişti.
Samsun’a bacanağımın arabasıyla gittik.Arabada eşim ve baldızım olan bacanağımın eşi yani eşimin ablası vardı Aslında bir gün önce internette olduğum için sabahın 6’sında yatmıştım.Sabah 08’de eşim uyandırdı." haydi kalk, eniştem ve ablam aşağıda bizi bekliyorlar " dedi.Uyku sersemliğiyle gözlerimi oğuşturup, acele yüzümü yıkadım, Ayak -üstü bir- iki lokma bir şeyler atıştırıp, üstümü giyindim.Ve 4 kafadar yola koyulduk. Arabada herkes bir şeyler konuşuyordu.Hani iyi de oluyor, uykum dağılıyordu.Ben lafı 14 şubata getirdim.Eşimin 14 şubat sabahı uyurken beni çağırıp, " kalk, bak sana gül aldım " deyip, nerdeyse uzun gülün sapı gözüme girecekti. " Ne oluyor ya " dedim.O da ne olacak bugün 14 şubat kalk hadi uyuma " dedi.Ya zaten her gece geç yatıyorum.Ne geçi, sabah ezanından sonra yatıyorum.Hadi sen şimdi gel de sabahın köründe kalk bakalım.Eeee, istersen kalkma bakalım.Mecburen kalktım." Ben de sana gül almıştım ya " dedim.Gülüştük. Sonra eşime " gel, bak sana bir sürprizim var " dedim. Hazırladığım ve sitede de okuyup yorumlar yazdığınız " AYSEL-OKTAY 14 ŞUBAT " adlı şiirimi ve profil resmimi gösterdim.Memnun oldu.Teşekkür etti.Akşam da bir pasta alıp, eşim, ben ve kızım bu özel günü hep birlikte kutladık. Ve ben arabada bunları bacanağım ve baldızıma gülüşerek anlattım. Sohbet bayağı koyulaşmış ve uykum da oldukça kaçmıştı.Ben de baldızıma " baldız peki bacanak sana ne aldı ? " diye sordum.O da " o öyle şeyler bilmez.." dedi.Yine gülüştük hep birlikte.
Baldızım aslında Samsun Tıp Fakültesi’ne gidiyordu.Sağlık kontrolu için.Ben hastahane kavşağında arabadan inip, Samsun iline geçmek üzere onlardan izin istedim.Çünkü onların saat 15’e kadar fakültede işleri süreceği için ben Samsun’daki besteci dostlarımı ziyaret etmek maksadıyla onlardan ayrıdım.
Yolda binmiş olduğum dolmuşta ilginç bir olay yaşadımŞöyle ki minibüs zaman zaman durup, yoldan yolcu alıyordu.Yine böyle bir durma esnasında bir yolcu bindi arabaya.Elinde orta boy valiz vardı.Arka sıra boştu.Ben bir ara acaba bu yolcuya yerimi verip, arkaya mı geçsem diye tereddüt ettim.Zira yolcunun valizi vardı.Derken yolcu ani bir hareketle valizi benim hemen önümdeki cam tarafa dayadı ve kendisi arkaya geçti.Derken az sonra araç ani ve sert bir fren yapınca hem biz yolcular sallandık hem de valiz yere düşmekteydi ki ben hızla düşmesin diye valizi tutmak isteyince az kalsın bu defa da ben düşecektim ki kendimi ve valizi zor kurtardım.Valizin sahibi bana teşekkür etti bu tavrım için ve benden arkaya geçmemi rica etti.Ben de geçtim.Yâni o öne geçti, ben de arkaya.Yer değiştik.Sonra o davranışım çok hoşuna gitmiş olmalı ki bana ne iş yaptığımı sordu.Emekli öğretmen olduğumu, Bafra’da oturduğumu, şiirle uğraştığımı söyledim. O, kendisinin de bir öğretim görevlisi olduğunu, 19 Mayıs Üniversitesi Meslek Yüksek Okulu’nda Turizm Dersleri öğretim Görevlisi olarak görev yaptığını ve bir işi nedeniyle İstanbul’a gideceğini belirtti.Adres ve telefonlarımızı verdik birbirimize ve böylece " BİR VALİZ, BİN DOSTLUK " vesilesi oldu.İlginçtir ki benim yanımda oturan ve bizi dinleyen genç de şiirle uğraştığını ve kendisine de site adresini yazmamı istedi.Yazdım ve ona da adres ve telefonumu verdim.Eczanede çalışıyormuş genç şairimiz.
Samsun’da Devlet Klasik Türk Müziği Korosu’na gittim.Orada besteci sn.Mahmut Koçbay’la görüştüm ve yeni yazdığım şarkı sözlerimi takdim ettim.Mahmut Koçbay, Devlet Klasik Türk Müziği Keman Sanatçılığı görevinden emekli olduğunu belirtti.Yine Samsun Gazi Belediyesi Koro Şefi sn.Ömer UMUTLU hocamızla da görüştük.Hocamın odasında 4 kız öğrenci 23 Nisan’da verecekleri konser için şarkıları icrâ ediyorlardı.Hepsinin de gözlerinde sevgi ve musiki ışıkları vardı.İşte bu çocuklardır bizi yarınlara taşıyacak umutlarımız.Türk Müziği’mizin yaşaması ve yaşatılması adına, okul ve derslerine rağmen azimle çalışan, fedâkar yavrularımız.Bu tabloyu gördükçe geleceğimizin emin ellerde olduğunu, kültür ve sanat zenginliklerimizin mutlak mânada yaşaması ve yaşatılması için herkesin üstüne düşen vazife ve sorumluluklarının idrâkında olması gerektiğ kanısına vardım.
Yaşasın mûsikimiz..Yaşasın bu güzel müziğimizi yaşatan genç ve tüm sanat müziği âşıkları.
Yaşasın tep-yeni bir dostluğa vesile olan arabadaki valiz..Yaşasın dostluk ve sevgiler.Saygılarımla.

not. bu yazıyı yazarken sevincim ve mutluluğum sonsuzdu.Ancak daha yazım bitmeden İstanbul’dan gelen kötü bir haber eşimi ve beni çok üzdü.Eşimin kardeşi yâni kayınçımın İstanbul’daki evine uyurlarken hırsızlar girmiş ve 150 milyon para çalmışlar.Sanırım uyurlarken uyusunlar diye sprey sıkmışlar.Allah’tan ölmemişler.Sanırım silahlıydılar.Bu adamlar boş gezmezler sanırım.Ayrıca yine kayınçımın cebinden arabasının anahtarlarını alıp,ruhsatı bırakıp, arabayı da çalmışlar.Moralimiz alt-üst oldu şimdi.Yazıya da gölge düştü.Bir parça mutlu olmuştum bugün güyâ ağzımdan- burnumdan geldi.İnsanlık denen şey ölmüş dünyada arkadaş.Sevgi, saygı diyoruz ama hadi gel de sev, say şimdi böyle densiz insanları ? .Üstelik bir de odanın ışıklarını da açmışlar.Mutlaka silahlıydılar Allah’tan ki uyanmamışlar.Yoksa daha kötü bir şey de olabilirdi.Can meselesi bir yerde bunlar.Sizlerden çok özür dilerim.Yazımı böyle hüzünlü bir dip- notuyla bitirmek zorunda kaldığım için..Sinirlerimiz alt-üst oldu bir anda.Saygılarımla.Allah cümlemizi her türlü felaket ve kötülükleren ve de kötülerden korusun.