Cevaplandı

marie curie nin atom hakkındakı düsünceleri (madde halinde olucak madde sayısı önemli değil en az 5 tane)

Cevap :

Curie'ler, bir atom çekirdeğinin ışınım­lar yayarak kendiliğinden parçalanıp başka bir elementin atomuna dönüşmesi olan radyo­aktiflik konusundaki ilk çalışmaları gerçekleş­tirenler arasında seçkin bir yere sahiptir.
Polonyalı bir fizik ve matematik profesörü­nün kızı olan Marie Sklodowska Varşova'da doğdu. 1891'de Paris'e giderek Sorbonne Üniversitesi'nde fizik ve matematik eğitimi gördü. 1895'te Fransız fiziksel kimyacı Pierre Curie ile evlendi. Pierre Curie 16 yaşındayken Sorbonne'a girmiş, iki yılda diploma alarak aynı üniversitede asistan olmuştu. Kristallerin ısıyla elektriklenmesini (piroelektrik) araştı­ran ve kristallerin basınçla elektriklenmesi (piezoelektrik) olgusunu bulan Pierre Curie, magnetizma konusundaki teziyle 1895'te dok­tora derecesini almıştı. Pierre Curie'nin bazı kristallerin titreşince elektrik ürettiğini ve elektrik verilince titreştiğini bulması kristalle­rin radyolarda kullanılmasına yol açmıştır.
Marie ve Pierre Curie evlendikten sonra bilimsel araştırmalarını birlikte sürdürdüler; Fransız fizikçi Henri Becquerel'in 1896'da uranyum elementinde varlığını ortaya koydu­ğu ve sonradan radyoaktiflik olarak adlandırı­lan olguyu incelemeye başladılar. Marie Curie toryumun da uranyum gibi radyoaktif­lik özelliği gösterdiğini buldu; çeşitli maddele­rin yaydığı radyasyonu karşılaştırmak için özel bir elektroskop geliştirdi. Uranyum elde etmekte kullanılan pekblend cevherinin uranyumdan daha rad­yoaktif olduğunu görerek, bu cevher içinde uranyumdan daha radyoaktif bir madde ol­ması gerektiği sonucuna vardı. Curie'ler, uran­yumu ayrılmış tonlarca pekblend artığı üze­rinde araştırma yaparak, bu çok radyoaktif maddeyi cevherden ayırmak için çalışmaya giriştiler. Eski bir barakada çok güç koşullar­da yürüttükleri ve sık sık para sıkıntısıyla engellenen çalışmalarında, birçok kez yinele­dikleri kimyasal işlemler sonunda 1898'de cevherdeki çok radyoaktif maddeyi ayırmayı başardılar. Tonlarca pekblend kullanarak çok az miktarda elde edebildikleri ve radyoaktifli­ği uranyuma oranla binlerce kez fazla olan bu madde iki elementten oluşuyordu. Bunlardan birine, Madam Curie'nin anavatanı Polonya'nın adını yücelt­mek amacıyla polonyum adı verildi; öbürüyse radyum olarak adlandırıldı. Ama, Madam Curie saf radyumu ancak 1910'da elde edebil­di.
Bu çalışmanın yanı sıra, Curie'ler radyum­dan yayılan radyasyonu incelediler; magnetizmanın radyasyon üzerindeki etkisini ve rad­yasyonun ısıtma gücünü araştırdılar. Curie'lerin çalışmaları daha sonraki nükleer fizik araştırmalarının temelini oluşturdu.
Pierre Curie 1900'de Sorbonne'da öğretim üyesi oldu. Marie Curie Recherches sur les substances radioactives (Radyoaktif Maddeler Üzerine Araştırmalar) adlı teziyle 1903'te doktora derecesi aldı. Aynı yıl, Pierre Curie ve Henri Becquerel ile birlikte Nobel Fizik Ödülü'nü kazandı. Üç yıl sonra Pierre Curie bir yük arabasının çarpması sonucu Paris'te ölünce, Marie Curie kendini tümüyle araştır­malarına verdi. 1906'da, Pierre'in ölümüyle boşalan Sorbonne Üniversitesi fizik kürsüsü­ne atandı ve Sorbonne'da ders veren ilk kadın oldu. 1908'de profesörlüğe yükseldi ve 1911'de Nobel Kimya Ödülü'nü de alarak iki kez Nobel Ödülü alan ilk kişi oldu. Marie Curie I. Dünya Sava­şı sırasında Fransız hastanelerinde radyoloji servisleri kurulması için çalıştı. Daha sonra, Paris Üniversitesi'nde kurulmasına öncülük ettiği Radyum Enstitüsü'nün araştırma bölü­mü başkanı oldu. 1922'de Tıp Akademisi üyeliğine seçilen Madam Curie radyoaktif maddelerin tıptaki kullanım olanakları konu­sunu araştırmaya yöneldi.
Bilimle uğraşan çok az kişi Curie'lerden daha güç koşullar altında çalışmıştır. Paraları­nın çoğunu gerekli aygıt ve gereçleri almak amacıyla harcadıkları için, yoksul mahalleler­de yaşadılar; çoğu zaman yeterince yiyecek bulamadılar; rüzgâra ve yağmura karşı yete­rince korunmamış bir barakayı laboratuvar olarak kullandılar. O günlerde radyoaktif maddelerin insan sağlığı için yarattığı tehlike­ler hiç bilinmiyordu. Marie Curie radyum bileşikleri ile çalışırken oluşan yanıklar yü­zünden çok acı çekti ve radyoaktif ışınımın neden olduğu kan kanserinden öldü.
Bu iki büyük öncünün anısına, bir radyoak­tiflik birimine "curie" adı verilmiştir. Büyük kızları Irene Joliot-Curie de radyoaktiflik konusunda araştırmalar yapmış ve Nobel Kimya Ödülü'nü almıştır.

Kaynak: http://www.msxlabs.org/forum/soru-cevap/217934-marie-curienin-atom-hakkindaki-gorusleri-ve-calismalari-nelerdir.html#ixzz2GMTl2y31


Curie'ler, bir atom çekirdeğinin ışınım­lar yayarak kendiliğinden parçalanıp başka bir elementin atomuna dönüşmesi olan radyo­aktiflik konusundaki ilk çalışmaları gerçekleş­tirenler arasında seçkin bir yere sahiptir.
Polonyalı bir fizik ve matematik profesörü­nün kızı olan Marie Sklodowska Varşova'da doğdu. 1891'de Paris'e giderek Sorbonne Üniversitesi'nde fizik ve matematik eğitimi gördü. 1895'te Fransız fiziksel kimyacı Pierre Curie ile evlendi. Pierre Curie 16 yaşındayken Sorbonne'a girmiş, iki yılda diploma alarak aynı üniversitede asistan olmuştu. Kristallerin ısıyla elektriklenmesini (piroelektrik) araştı­ran ve kristallerin basınçla elektriklenmesi (piezoelektrik) olgusunu bulan Pierre Curie, magnetizma konusundaki teziyle 1895'te dok­tora derecesini almıştı. Pierre Curie'nin bazı kristallerin titreşince elektrik ürettiğini ve elektrik verilince titreştiğini bulması kristalle­rin radyolarda kullanılmasına yol açmıştır.
Marie ve Pierre Curie evlendikten sonra bilimsel araştırmalarını birlikte sürdürdüler; Fransız fizikçi Henri Becquerel'in 1896'da uranyum elementinde varlığını ortaya koydu­ğu ve sonradan radyoaktiflik olarak adlandırı­lan olguyu incelemeye başladılar. Marie Curie toryumun da uranyum gibi radyoaktif­lik özelliği gösterdiğini buldu; çeşitli maddele­rin yaydığı radyasyonu karşılaştırmak için özel bir elektroskop geliştirdi. Uranyum elde etmekte kullanılan pekblend cevherinin uranyumdan daha rad­yoaktif olduğunu görerek, bu cevher içinde uranyumdan daha radyoaktif bir madde ol­ması gerektiği sonucuna vardı. Curie'ler, uran­yumu ayrılmış tonlarca pekblend artığı üze­rinde araştırma yaparak, bu çok radyoaktif maddeyi cevherden ayırmak için çalışmaya giriştiler. Eski bir barakada çok güç koşullar­da yürüttükleri ve sık sık para sıkıntısıyla engellenen çalışmalarında, birçok kez yinele­dikleri kimyasal işlemler sonunda 1898'de cevherdeki çok radyoaktif maddeyi ayırmayı başardılar. Tonlarca pekblend kullanarak çok az miktarda elde edebildikleri ve radyoaktifli­ği uranyuma oranla binlerce kez fazla olan bu madde iki elementten oluşuyordu. Bunlardan birine, Madam Curie'nin anavatanı Polonya'nın adını yücelt­mek amacıyla polonyum adı verildi; öbürüyse radyum olarak adlandırıldı. Ama, Madam Curie saf radyumu ancak 1910'da elde edebil­di.
Bu çalışmanın yanı sıra, Curie'ler radyum­dan yayılan radyasyonu incelediler; magnetizmanın radyasyon üzerindeki etkisini ve rad­yasyonun ısıtma gücünü araştırdılar. Curie'lerin çalışmaları daha sonraki nükleer fizik araştırmalarının temelini oluşturdu.
Pierre Curie 1900'de Sorbonne'da öğretim üyesi oldu. Marie Curie Recherches sur les substances radioactives (Radyoaktif Maddeler Üzerine Araştırmalar) adlı teziyle 1903'te doktora derecesi aldı. Aynı yıl, Pierre Curie ve Henri Becquerel ile birlikte Nobel Fizik Ödülü'nü kazandı. Üç yıl sonra Pierre Curie bir yük arabasının çarpması sonucu Paris'te ölünce, Marie Curie kendini tümüyle araştır­malarına verdi. 1906'da, Pierre'in ölümüyle boşalan Sorbonne Üniversitesi fizik kürsüsü­ne atandı ve Sorbonne'da ders veren ilk kadın oldu. 1908'de profesörlüğe yükseldi ve 1911'de Nobel Kimya Ödülü'nü de alarak iki kez Nobel Ödülü alan ilk kişi oldu. Marie Curie I. Dünya Sava­şı sırasında Fransız hastanelerinde radyoloji servisleri kurulması için çalıştı. Daha sonra, Paris Üniversitesi'nde kurulmasına öncülük ettiği Radyum Enstitüsü'nün araştırma bölü­mü başkanı oldu. 1922'de Tıp Akademisi üyeliğine seçilen Madam Curie radyoaktif maddelerin tıptaki kullanım olanakları konu­sunu araştırmaya yöneldi.
Bilimle uğraşan çok az kişi Curie'lerden daha güç koşullar altında çalışmıştır. Paraları­nın çoğunu gerekli aygıt ve gereçleri almak amacıyla harcadıkları için, yoksul mahalleler­de yaşadılar; çoğu zaman yeterince yiyecek bulamadılar; rüzgâra ve yağmura karşı yete­rince korunmamış bir barakayı laboratuvar olarak kullandılar. O günlerde radyoaktif maddelerin insan sağlığı için yarattığı tehlike­ler hiç bilinmiyordu. Marie Curie radyum bileşikleri ile çalışırken oluşan yanıklar yü­zünden çok acı çekti ve radyoaktif ışınımın neden olduğu kan kanserinden öldü.
Bu iki büyük öncünün anısına, bir radyoak­tiflik birimine "curie" adı verilmiştir. Büyük kızları Irene Joliot-Curie de radyoaktiflik konusunda araştırmalar yapmış ve Nobel Kimya Ödülü'nü almıştır.