Cevap :
Milletimizin bugün ve gelecekte tam bağımsızlığına, huzur ve mutluluğa sahip olması, devletin ulusal egemenlik esasına dayandırılması, aklın ve bilimin öncülüğünde Türk kültürünün çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkarılması amacı ile temel esasları yine Atatürk tarafından belirlenen devlet hayatına, fikir ve ekonomik hayatla toplumsal kurumlara ilişkin barışçı ve gerçekçi fikirlere ilkelere Atatürkçülük denir.
Tarihi ve sosyolojik gelişmelerin oluşturduğu “Türk İnkılabı”, Atatürkçülük, önceleri “Kemalizm” olarak adlandırılmaktaydı. Ancak giderek çok yönlü olarak sistemleşen bu düşünceyi en iyi bir şekilde, “Atatürkçü düşünce sistemi” olarak adlandırmak gerekir. Çünkü artık Atatürkçülük, sistemleşmiş bir düşünce topluluğu olarak kabul edilmektedir. Dolayısıyla Atatürkçülük, bir sistemin adı olmaktadır. Hangi kavram kullanılırsa kullanılsın, ifade edilmek istenen, Atatürk ilke ve inkılaplarının bir bütün halinde sistemleşmiş olduğudur.
I. Dünya Savaşı sonunda, 30 Ekim 1918 tarihinde Mondros Ateşkes Antlaşması imzalandı. Bu ateşkes antlaşması, Osmanlı Devleti'ni savunmasız duruma getirmiş, işgaller için zemin hazırlamıştı. İşgaller başladığında Padişah Vahdettin Mebusan Meclisini dağıttı. Damat Ferit Paşa Hükümeti, işgale seyirci kaldı. Bu durumda Anadolu'da milis örgütlenmesi başladı ve "ulusal mücadele", ifadesini Kuvayı milliye'de buldu. O günlerde Mustafa Kemal, Anadolu'ya geçip direniş güçlerini millî bir örgütte toplayıp mücadeleyi başlatma kararını verdi. 19 Mayıs 1919'da 9. Ordu Müfettişi olarak tayin edilen Atatürk, Samsun'a çıktı.