Cevap :

türlü sesleri, kulağa hoş gelecek şekilde dizme sanatına verilen ad. Güzel sanatların bir kolu olan müzik, insanlığın doğuşu ile başlamıştır. İlkel toplumlarda yapılan din törenlerinde bu törenlerin kutsallığı, çoklukla çalınan müzik aletlerinin, söylenen dini şarkıların yardımı ile daha da artmıştır, ilk çağlarda eski Yunanlıların, din törenlerinde müziğe verdikleri önemin büyüklüğü, bunu gösteren örneklerdir. Ortaçağ boyunca, halk müziğinin yanı sıra dini müziğin de önem kazanması, bulunan yeni yeni müzik aletleri ile toplumlara daha geniş ölçüde etki yapan bir sanat durumuna gelmesi sonucunu doğurmuştur.

Fakat, müzik alanında asıl gelişmeler, Yeniçağla birlikte başlar. Ortaçağda meydana çıkan çok sesli müzik, Yeniçağda daha büyük gelişmeler kazanmış, matbaacılığın keşfi müzik notalarının çok yaygın olması sonucunu doğurmuş, yetişen büyük besteciler, müziği insanlığın ölmez bir sanatı haline getirmiştir.

Müzik, ses ve ritm arasındaki bağlantılarla meydana gelir. Zaman içinde akıp giden ses, ölçülebilen ve tckrarlanabilen parçalara bölünebiliyorsa, başka bir deyimle ritmleşmişse, o sese müzik denir.

Müzik sesleri, bir çeşit müzik yazısı olan nota ile tespit edilebilmektedir.


Benzer seslerin kullanılmasıyla yapılan (müzik vb.).
mecaz Değişik düşünceler dile getirilemeyen (ortam, toplum).

 

Tabiatta hiçbir müzik sesi yalnız başına değildir; doğuşkan veya armonik adı verilen, ana sesin önce 8′lisi (oktavı), sonra 12′lisi (5′lisi), 15′lisi (4′lüsü), 17′lisi (büyük üçlüsü) vs. düzeninde ve hep daha hafifleyerek giden yan seslerle birlikte duyulur. Bu demektir ki, birden fazla sesin aynı anda duyulması demek olan armon, sesin tabiatında vardır. Peki o zaman, armoni, kontrpuan, füg gibi polifonik sanatın temelini oluşturan bilim ve teknikler ne olacak? Söyleyelim. Birlikte iş görme alışkanlık ve verimini müzik eşliğinde (bir tür heyamola tekniğiyle) artırmayı amaçlayan Kilise, insan seslerinin önce kadın ve erkek olarak ikiye, onların da kendi içinde üçe ayrılmasından yararlanıp, herkesin ses imkanlarına göre rahatça söyleyebileceği ezgileri farklı tonlarda notalarla göstermiş, böylece aynı ezgiyle eşliğin birden fazla müzik dizeği (porte) üzerine yazılıp söylendiği bir şarkı tekniği doğmuştur. Insan seslerinin yapısındaki tabiî farklılık çalgıların yapısında da olduğu için, bunların da malzeme, ses hacmi ve teknik imkânlarına göre, aynı anda çalınan farklı ezgilerin oluşturduğu bir çalgı tekniği meydana gelmiştir. Zamanla sesler, sazlar çoğalmış, müzik dizi ve aralıkları sadeleştirilmiş ve ortaya kendi felsefesi ve imkânları içinde ihtişamlı bir müzik âbidesi çıkmıştır. Ancak bu sanat kendi insanlarını dahi uzun süre tatmin edememiş, atonal, çeyrek sesli, dodekafonik, elektronik vb. adlarla yeni türler aranmıştır. Biz ise; Batı oktavının 12 sesine karşılık 43 perdemiz, onların 5 temel dizi (4 minör, 1 majör) kalıbına karşılık 587 makamımız, yine onların 2 ve 3 zamanlı sadece iki temel ritmine karşılık 80 değişik usûlümüzle, tek sesli olmak şöyle dursun, bin renkli sesler ve ritmler okyanusunda yaşamayı yeğ tutmuşuz. Şu kısa açıklama dahi, “Türk müziği tek seslidir, onun için ilkeldir; Batı müziği çokseslidir, onun için gelişmiştir” sözlerinin ne kadar zavallı, ne kadar cahilce olduğunu isbata yeter sanırım.