Cevap :
Osmanlı'da devlet, vatandaşın canını, malını korumak, asayişi sağlamak, sınırları muhafaza etmek, devlet düzenini ne bahasına olursa olsun her şeyden üstün tutmak, bu düzeni ilgilendiren her türlü yüksek menfaati sağlamakla mükelleftir.
Bayındırlık eseri yaptırmakla, vatandaşı okutmakla, onun ibadetine yarayan yapılar inşa etmekle ve bu gibi şeylerle mükellef değildi. Yalnız askerin üzerinden geçtiği yollar, köprüler, barındığı kaleler ve kışlalar, silahlandığı fabrikalar ve emsali şeyler vardı.
Peki, bu kadar cami, mektep, çeşme, imaret, hastane ve benzerlerini kim yaptırdı? Hemen hiç birini devlet değil! Şahıslar yaptırdı. Asırlarca ayakta durmalarını kim sağladı ve bugün ayakta durmalarını kim sağlıyor? Gene şahıslar!
Ya şahıslar yaptırmazsa? Böyle bir şey olmamıştır ve şahsın yaptırdığı cami, okul ve benzerleri, klasik Osmanlı düzeninde kâfi gelmiştir.
Yaptıranların başında padişahların gelmesinden tabiî bir şey yoktur ve bu husus hiç yadırganmaz. Zira devletin en zengin adamı daima padişahtır. (Son iki padişah, V. ve VI Mehmed hâriç)
Vakıf bir cami, mescid, medrese yaptırmak, kuru bina ortaya koyup, buyurun ibadet edin, okuyun demek değildi. Muazzam bir işti. Yapılan binanın asırlarca yaşaması için tedbir almak demektir. Büyük camilerde ve medreselerde, imaret ve hastanelerde, yüzlerce görevli ve muhtacı asırlar boyu durumlarına uygun şekilde beslemek demekti. Bunun için, gelir getirici, bol gelir getirici mallar vakfedilir: Çiftlikler, hanlar, hamamlar, evler ve akla gelen her şey.
Darülfünun tarihçesi [değiştir]
Kuruluş Hazırlıkları [değiştir]
Osmanlı Devleti’nde medrese dışında bir yüksekokul açılması fikri ilk defa Abdülmecit zamanında Meclis-i Muvakkat-i Maarif (Geçici Eğitim Meclisi) tarafından 1845'te düzenlenen eğitim programında yer almıştı[1] . Mecli-i Vala tarafından onaylanan rapora göre sıbyan ve rüşdiye okullarının üstünde bir “darülfünun” kurulacaktı.
Meclis-i Maarif, Darülfünun için Sultanahmet ile Ayasofya arasında üç katlı bir bina yapımını başlattı. Binanın yapım işi, Ayasofya'nın restorasyonunu gerçekleştiren mimar Gaspare Fossati'ye verildi. Bina, ancak 18 yılda (1845-1863) tamamlanaabildi. Çünkü Kırım Savaşı’nın başlaması üzerine henüz tamamlanmamış bina askeri hastane olarak kullanıma sokulmuştu.
Darülfünun binasının inşaatı sürerken ders kitaplarının seçilmesi ve hazırlanması için bir danışma meclisi oluşturuldu; öğretim üyesi yetiştirmek amacıyla Avrupa’ya öğrenci gönderildi.
Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye [değiştir]Darülfünun ile ilgili her türlü iş için "Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye" adıyla bir cemiyet kuruldu. Maarif Nazırlarından Münif Paşa tarafından kurulan cemiyet, "Mecmua-i Fünun" adlı bir dergi çıkardı. Dergide felsefe, tarih, coğrafya, siyaset, edebiyat (gramer ve cümle yapısı), kimya (madenler ilmî olarak) jeoloji, eğitim, fotoğrafya, ekonomi, astronomi ve tıp alanlarıyla ilgili yazılar yer almaktaydı ve çok geniş bir yazar kadrosu vardı [2].
Dârülmaarif [değiştir]Darülfünun’daki eğitimi takip edebilecek seviyede öğrenci yetiştirmek düşüncesiyle 1849’da "Dârülmaarif" adlı okul kuruldu. Okulun masraflarını, tutucu çevrelerin tepki göstermemesi için Sultan Abdülmecit'in annesi Bezmiâlem Valide Sultan karşılamış ve bir de vakıf kurmuştu[3]. Bu nedenle II. Mahmut Türbesi bitişiğinde yapılan abidevi yapı "Valide Mektebi" olarak anılır (bugünkü adıyla Cağaloğlu Anadolu Lisesi). Osmanlı Devleti'nde planı mektep olarak çizilen ilk büyük binadır[3]. 28 Nisan 1850'de padişahın da katıldığı, açılış nutkunu sadrazam Mustafa Reşit Paşa'nın yaptığı bir törenle açılan okul, Osmanlı Devleti'nin ilk sivil lisesi olma özelliğini taşır[3].
Hoca Tahsin ve Selim Sabit Efendi [değiştir]1857 yılında Maarif Nezareti (Eğitim Bakanlığı) tarafından eğitim için Paris’e Hoca Tahsin Efendi ile Selim Sabit Efendi gönderildi. Bu iki kişi, Osmanlı eğitim sistemine büyük katkı sağladı.
Halka açık Toplantilar (İlk Açılış) [değiştir]Kırım Savaşı sırasında hastane olarak kullanılmış olan Darülfünun’un binası 1863 yılında içinde ders vermeye hazır hale gelince, bu binada herkese 13 Ocak 1863 (22 Receb 1279) Kimyager Derviş Paşa’nın verdiği fizik dersi idi[1]. Bu dönemde Hekimbaşı Salih Efendibiyoloji, Ahmet Vefik Paşa tarih dersi verdi. Ders verenlerin büyük bölümü kültürü sahibi yüksek devlet memurları idi. Ancak konferansları takip edenlerin bilgi düzeyi dersleri almaya yeterli değildi. Bu ilk deneme, bir yıl devam ettikten sonra muhafazakâr çevrelerden gelen baskılar ve devlet işlerinin aksadığı gerekçesiyle sonlandı. Darülfünun binası, 1864'te Maliye Nezaretine tahsis edildi.
Halka açık Toplantilar 1864 yılından sonra Çemberlitaş'taki Nuri Efendi Konağı’nda yeniden başlatıldı. Konakta, mükemmel fizik ve kimya laboratuarları ve büyük bir kütüphane oluşturulmuştu. Eylül 1865’teki yangında konak ile beraber laboratuarlar ve kütüphane de yok oldu. Bu olaydan sonra derslere devam edilmedi.