Cevap :

Hamit1

Türkiye’de şeker üretimi ile ilgili çalışmaları 19. yüzyılın başlarına kadar geri götürmek mümkündür. Bu konuda ilk teşebbüs 1839’da Necip Paşa’nın bizzat ilgilenmesi neticesinde bir fabrika kurulması için Almanya’dan makine ve teçhizat getirtmesiyle yapılmış, ancak kendisinin ölümüyle bu faaliyet gerçekleşememiştir. 1840 yılında Arnavutköylü Dimitri Efendi tarafından bir diğer teşebbüste bulunulmuştur. Bundan sonra sırasıyla 1867 yılında Davutoğlu Karabet’in, 1979 yılında Fenerler İdaresi Müdürü Michel Paşa’nın, 1890 tarihinde Yusuf Bey’in, asrın sonlarına doğru da Rauf Paşa’nın teşebbüsleri vardır. Bu teşebbüslerden sonra, bazı müteşebbislerin Akşehir civarlarında, Birinci Dünya Savaşı sıralarında da yabancılar tarafından Adapazarı ve Karacabey havalisinde fabrika etütleri yaptığı görülmüştür. Ankara, Kastamonu, Bursa, Çanakkale, Sivas ve Elâzığ'da yapılan etütler ve nihayet 1917 yılında kurulan Zenit Şirketi’nin teşebbüsleri de diğerleri gibi neticesiz kalmıştır.

Türkiye, gerek Birinci Dünya Savaşı, gerekse Kurtuluş Savaşı sırasında çok büyük şeker sıkıntısı çekmiştir. Bu sıkıntıyı gidermek amacıyla Türkiye’de ulusal nitelikte şeker sanayiini kurma girişimleri Cumhuriyet döneminde olmuştur. 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan Lozan Antlaşması’nın getirdiği geniş olanaklar şeker sanayiin kurulmasına yol açan ilk hareketlere zemin hazırlamıştır. Bir çok müteşebbisin katılımıyla 19 Nisan 1923 yılında "Uşak Terakkii Ziraat T.A.Ş." kurulmuştur.

1925 yılında çıkarılan 601 numaralı kanunla; şeker fabrikası kurulması teşvik edilmiş, şeker fabrikası kurmak isteyen özel girişimcilere ayrıcalıklar tanınmış, şeker ithalatı zorlaştırılmıştır. Böylece Lozan Antlaşması'nın hükümleri, devletin gümrük tarifeleri serbestisini kullanmasını ve dolayısıyla şeker ithalat vergisini artırmasını beş yıl için kısıtlarken çıkarılan bu kanunla şeker üretimini desteklemek için çeşitli ayrıcalıklar getirmiştir. Ulaştırma ve tarım sektörlerini de canlandıracak olan şeker üretiminin devlet tarafından bu şekilde desteklenmesi şüphesiz ki tesadüf değildir. Nitekim Hükümet tarafından Büyük Millet Meclisi'ne sunulan gerekli sebepler layihası ve Ticaret – Kavanini Maliye ve Muvazene-i Maliye Encümenleri’nin mazbatalarında şeker üretiminin ülke ekonomisi için düşünülen fayda ve gayeleri son derece önemlidir:

5 Nisan 1925 tarih ve 601 sayılı kanunla şeker fabrikaları, tanınan imtiyaz ve muafiyetlerle devlet himayesine alınınca 6 Aralık 1925 yılında Uşaklı Molla Ömerzade Nuri öncülüğünde Uşak Şeker Fabrikası'nın temelleri atıldı. Bu tarihten kısa bir süre sonra başka bir müteşebbis heyet tarafından kurulan "İstanbul ve Trakya Şeker Fabrikaları T.A.Ş." tarafından 22 Ocak 1925'de Alpullu Şeker Fabrikası'nın temelleri atıldı. 26 Kasım 1926'da Alpulu Şeker Fabrikası'nın, 17 Aralık 1926'da da Uşak Şeker Fabrikası'nın açılış törenleri yapıldı. 1926 yılında açılan bu iki fabrikadan 7 sene sonra 1 Şubat 1933'de Eskişehir Şeker Fabrikası'nın temeli atılarak, 5 Aralık 1933'te açılışı yapılmıştır. Eskişehir Şeker Fabrikası'nın montajı devam ederken 7 Ekim 1933'de Turhal Şeker Fabrikası'nın temeli atılmış, 19 Ekim 1935'te de açılış töreni yapılmıştır. Bu dört şeker fabrikası 1935 yılında "Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş." adıyla bileştirildi.[2]