Cevap :
Peygamber efendimiz hadis-i şeriflerinde mealen "İki günü müsavi (eşit olan) ziyandadır" buyuruyor. Ciddi manada kafa ve gönül yorulacak hadislerden biri daha işte!
Bu eşit olmama hali elbette iyi yönde ve artma ziyadeleşme anlamındadır. Yoksa şer eksenli bir artış ya da hayır üzre bir azalışla meydana gelmesi istenen bir eşitsizlik değil bu. Hayr yarışında her geçen gün bir basamak daha atlamak, bir mesafe daha katetmek… İki günün müsaviliğini eşitliğini bu doğrultuda bozmalı insan-ı kâmil olma yoluna ve yokluğuna giren. Nasıl ki ticarethaneler her yıl daha fazla kâr amacı güderler bunun gibi genelde insan özelde de Müslüman her günün sonunda bugün ne gibi güzel işler yaptım da dünden daha kazançlı çıkabildim düşüncesinde olması gerekmez mi?
Bu hadis-i şerifi düşününce aklımıza insanın maddî mayası geliyor; toprak ve su… İnsanoğlu, biliriz ve inanırız ki topraktan yaratılmıştır. Şu an ki bilimin ifade ettiği gibi de yaklaşık dörtte üçü de sudur. Bu oran üzerinde yaşadığımız Dünya'nın su oranıyla aynı. Boşuna demiyorlar zaten insan âlemin küçük bir misalidir diye. Toprak ve su… İkisi birleşince neler olur peki? Bu, asıl birleştiklerine, ne şekilde buluştuklarına ve nasıl durduklarına bağlı galiba.
Ya düzenli olarak suyun hareketi ile topraklar sulanır ve orada her türlü sebze-meyve yetişir, bütün insanlar ve canlılar faydalanır ya da suyun durağanlığı ile toprak bir anda balçığa belki bataklığa döner bu defa da oluşan manzaradan başta insanlar olmak üzere pek çok canlı rahatsız olur.
Bu misalden yola çıkıp sanki insanın da her gün devamlı hareket halinde olması, bir gün duracak olur ve eğer bu hareketi sağlayamazsa çamurlaşıp belki bataklaşıp kalacağını söylesek abes olmaz umarım. Su, özellikle İslamî rüya tabirlerinde ilmin sembolü olmuştur. Bu bakış açısıyla beden toprağımızda su yani ilim devamlı hareket halinde olmazsa, kaynağı beynimizden, aklımızdan başlayan bu su akıntısı kalbimizde tamamen saf hale getirilip ihlâs maddesi eklenerek oradan da bedenimizin diğer uzuvlarına bir hareket katamazsa işte o zaman insanın hammaddesi olan toprak yavaş yavaş balçık halini almaya başlar.
Hâlbuki insanın toprağında her gün yeni bir hareket kazanan su, getirdiği bu faaliyet ile vücudda tazeliklerin oluşmasına vesile olacak; her kılcal damarla birlikte ulaştığı en ufak bir noktada ruha ve bedene bir bahar görüntüsü kazandıracaktır. İçte kazandırdığı bu dinamik, bu enerji kalp arıtma mekanizmasında kazanmış olduğu ihlâs ile birlikte dışa da en latif, en zarif ve en faideli haliyle yansıyacaktır.
Bir, üzerinde meyveleri dalında dolup taşan yemyeşil koskocaman bir ağacın olduğu bir alanı düşünün bir de bataklık, üzeri pislik ve sinek kaynayan bir yeri düşünün. Düzenli olarak sulanan yerde ağaç, aldığı bu suyu kendi bünyesinden hiçbir gün durmadan dolaştırmış, diğer yardımcı öğelerle onu dışa yeşil yaprak ve meyve olarak sunuvermiş. O yeşil alandan ve ağaçtan insandaki göz, mide, akciğer. vs. olmak üzere pek çok uzuv faydalanır. Bundan daha güzel ne olabilir ki!
Müslüman insanın hali de böyle olsa gerek! Her şeyi ile başta insanlar olmak üzere kâinattaki her canlıya faydalı olabilmek. İşte bunun için de bugünümüz bir önceki günümüzden hayr üzre hep daha iyi, hep daha çok kazanımlı olmalı. Sabit duranlar, her günü aynı olanlar ya makinelerdir ya da belirli işi yapan hayvanlardır. İnsan olmanın vasfı işte bu noktada ortaya çıkıyor. Biz ne makine ne de hayvanız… Etten kemikten ziyade var olan ruhumuz bizi bu saydıklarımızdan ayırdığı gibi bize aynı zamanda da pek çok sorumluluk ve vazife yüklemektedir.
İki gününüzün asla müsavi olmayıp bilakis her gün ziyadeleşen ilim suyunuzun, beden toprağınızı yeşertip gölgesinden, yeşilinden, meyvelerinden… vs. tüm insanlığın hatta canlıların faydalanmasına vesile olması temennisiyle Rahman ve Rahim olan Mevlamıza emanet kalınız.
dünya işlerindede olduğu gibi din işlerindede ilerlemek gerikir mesela her gün 5 vakit namaz kılan zararda değildir...............................................................................................................................................................................................................................................................................