Cevap :

SAKARYA MEYDAN MUHAREBESİ HAKKINDA

Tarihin genişliğine ve derinliğine boyutları içinde ölçüldüğü zaman Sakarya Meydan Muharebesi’nin değeri çok daha büyük bir açıklıkla ortaya çıkar. İsmail Habip Sevük der ki : “Viyana’da başlayan çekilme Sakarya’da durdurulmuştur.”

Duraklayıp yıkılmaya doğru hızla giden Osmanlı İmparatorluğu’nun külleri içerisinden yepyeni, dipdiri bir Türk devletinin, Türkiye Cumhuriyeti’nin doğmasını sağlayan, İtilaf güçlerinde bir daha saldırma cüret ve cesareti bırakmayan Sakarya Meydan Muharebesi, türlü yönleriyle ve çok önemli sonuçlarıyla tarihte yeni bir çığırın da müjdecisidir.

Mustafa Kemal (ATATÜRK), 19 Eylül 1921’de, kesin sonucun belli olduğu günlerde, Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden Sakarya Muharebesi’nin cereyan tarzını bütün ayrıntılarıyla anlattıktan sonra, bu savaşın niteliği ve Türk ordusunun komutan, subay ve erleri hakkındaki görüşlerini şöyle anlatıyordu:

"...Türkiye Büyük Millet Meclisi ordusunun Sakarya’da kazanmış olduğu meydan Muharebesi, pek büyük bir meydan Muharebesidir. Savaş tarihinde, benzeri belki olmayan bir meydan savaşıdır. Bundan dolayı ordumuzun savaş tarihine bir örnek bahşeden bu zaferi kazanmış olması itibarıyla, yüce heyetinizi tebrik ederim.

Bu parlak zaferin yapıcısı olan kimseleri, yüksek huzurunuzda ve bu kürsüden büyük hürmet ve takdirlerle anmayı bir vicdan borcu sayarım. Genelkurmay Başkanımız Fevzi Paşa Hazretlerinin bu meydan savaşında yaptığı hizmet, pek büyük bir övgüye layıktır. Pek değerli, erdemli ve kıymetli olan bu büyük adam, savaş meydanlarının hemen her noktasında, gece ve gündüz hazır bulunmuş ve pek isabetli ve değerli tedbirlerini yerinde, gerekenlere bildirmiş ve daima gönül ferahlatan, moral yükseltici öğütler vermiştir. Kendisinin olağanüstü hizmetleri takdirlere ve alkışlara layıktır.

Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa Hazretleri, derin bir zeka, yorulmaz bir azim, iman ve yetenekle, gece gündüz harekâtın en ufak noktasına varıncaya kadar etkili olmuş ve olağanüstü bir görüşle ordusunu sevk ve idare ederek bu başarıya ve zafere ulaştırmıştır.

Diğer grup ve kolordu ve tümen ve alay komutanların her biri, diğeriyle yarışırcasına, fedakârlık ve beceriklilik göstermişlerdir. Subaylarımızın kahramanlıkları hakkında söyleyecek söz bulamam; yalnız ifadede isabet edebilmek için diyebilirim ki bu savaş, subay savaşı olmuştur. Bu nedenle subay arkadaşlarımın, en ufak rütbelisinden en büyük rütbelisine kadar değer ve fedakârlıklarını bütün kalp ve vicdanımla ve takdirlerle anarım.

Erlerimizi, her türlü övgüye layık görürüm. Zaten bu milletin evladı, başka türlü düşünülemez. Bu milletin evlatlarının fedakârlıkları, kahramanlıkları için birim bulunamaz. Erlerimiz hakkında yeni bir şey ilave etmek isterim: Kahraman Türk askeri, Anadolu savaşlarının anlamını öğrenmiş, yeni bir ülkü ile savaşmıştır. Böyle evlatlara ve böyle evlatlardan oluşmuş ordulara sahip bir millet, elbette hakkını ve istiklalini bütün anlamıyla korumayı başaracaktır. Böyle bir milleti bağımsızlıktan yoksun bırakmaya kalkışmak hayal ile uğraşmaktır..."

Sakarya Savaşı’nın savaş taktiği

Türk ordusunun Eskişehir-Kütahya savaşlarında yenilgi almış olması, Sakarya Savaşı’nı bir dönüm noktası haline getirmişti. Öyle ki; Yunan ordusu Sakarya Nehri’ni geçip Türk ordusuna son darbeyi vurarak milli mücadeleyi kesin olarak bitirmek istiyordu.

Sakarya Nehri’nin doğusuna çekilen Türk ordusu da kesin sonuçlu bir meydan savaşı için tüm birliklerini başarılı bir geri çekilme planıyla 100 km. genişliğindeki bir cephe hattında toplamıştı.

Mustafa Kemal Paşa, 5 Ağustos 1921’de TBMM Hükümeti tarafından kabul edilen 144 sayılı kanunla ve geniş yetkilerle üç ay süre ile Türk ordusunun sorumluluğunu üstüne alarak Başkomutanlık görevine getirilmiştir. İlk olarak 7 -8 Ağustos 1921’de Tekalif-i Milliye Emirleri’ni yayınlayan Mustafa Kemal, Türk ordusunu personel, silah, mühimmat ve araç gereçlerle güçlendirmeye çalıştı. Bütün bu hazırlıklar devam ederken, her açıdan bütün imkanlara sahip olan Yunan ordusu Ankara’yı hedef alarak 23 Ağustos 1921’de ileri harekata geçti.

Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Sakarya Savaşı’nın savaş taktiğini şu şekilde açıklamıştır; “Savunma bir çizgi üzerinde değil, bir yüzey üzerinde yapılacaktır. O yüzeyde bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz. Büyük küçük her birlik, ilk durabildiği noktada tekrar düşmana karşı cephe kurarak savaşı sürdürür. Yanlarındaki birliklerin çekilmek zorunda olduğunu gören birlikler onlara bağlı olmaz. Bulunduğu yerde sonuna kadar direnmeye mecburdur.”

Bu sözlerle Sakarya Savaşı’nın önemini ve savaş stratejisini belirten Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Türk ordusunun bütün gücüyle mücadele ederek bu savaşı kazanması gerektiğini ifade etmektedir.

Sakarya Savaşı’ndaki bu durum, Milli Mücadele’de Türk ordusunun savunma konumundan taarruz konumuna geçtiğinin göstergesidir. Sakarya Savaşı, bir var olma yada yok olma mücadelesi halini almıştır.

Sonuçta, Türk ordusu bu plan doğrultusunda tüm vatan topraklarını savunmaya başlamış, 5 Eylül’de Yunanlıların saldırı gücü tamamen kırılmıştır. Çaresiz geri çekilmeye başlayan Yunanlılar 13 Eylül’e kadar takip edilmiş, bu tarih itibariyle de (13 Eylül 1921) Sakarya Nehri’nin doğusunda tek bir Yunan askeri bile kalmamıştır.