Cevap :
HZ. PEYGAMBER'İN İNSAN SEVGİSİ
İNSANI eşref-i mahlukât = yaratılmışların en şereflisi olarak kabul eden bir anlayış ortaya koyan Hz. Peygamber’in hayatı, insana verilen değerin en güzel örnekleriyle doludur. Onun hayatı bu yönüyle incelendiği zaman, insanlığın bugün şiddetle ihtiyaç duyduğu nice güzelliklerle karşılaşılır. Bu yazıda bir örnek olmak üzere onun ortaya koyduğu bu güzelliklerden yalnızca biri üzerinde kısaca duracağız.
İnsanın en önemli özelliklerinden biri konuşmaktır. İnsan için kullanılan ‘Hayvanı nâtık’ tabiri, insanın görünürdeki bu en önemli özelliğini anlatmak içindir. Onun bu en önemli özelliğinin, yani konuşmanın belirgin hususiyetlerinden biri, konuşanın zihniyetini ve iç dünyasını yansıtmasıdır. Okuyabilenler için konuşma, bir insanın kişiliğini, zihniyetini, kültürünü ve birikimini hemen ele verir.
Konuşma, muhtevasıyla olduğu kadar, söylenişiyle de çok şey anlatır. Birisine karşı sırtını dönerek, yan durarak, yan bakarak veya vücuduyla tam olarak dönmeden konuşmak veya talimatlar yağdırmak, az veya çok ona değer vermeme ve onu önemsememe anlamı taşır. Buna mukabil konuşacağı kişiye yönünü tam olarak döndürerek hitap etmek, ona değer verme anlamına gelir. Birincisinde, gizli veya açık bir kendini üstün görme ve tahakküm anlayışı vardır. İkincisinde ise, bunun tersine karşısındakini de kendisi gibi görme, onu önemseme ve ona değer verme anlayışı bulunur. Birincisi, genellikle tahakküm zihniyetine sahip olanlarda görülen bir tavırdır. İkincisi ise, insana insan olarak değer veren bir yaklaşımı yansıtır.
Hz. Peygamber’in insanlarla konuşma biçimini nakledenler, onun karşısındakine büyük değer verdiğini, dinlediği kişiyi bütün dikkatiyle kulak vererek dinlediğini, karşıdakinin sözünü doğru anlaması için kelimeleri açık, net, sade ve anlaşılır biçimde kullandığını ve en önemlisi karşısındakine yanı veya arkası dönük olarak yahut da yalnız başını çevirerek konuşmadığını ifade etmektedirler. “O ...Birisine dönünce (sadece başını çevirmez) bütün vücuduyla dönerdi...” (Tirmizî, Menâkıb, 8, hadis no: 3638)