Cevap :

Dünya’da havayı, suyu ve toprağı kirletmeksizin, erozyonu, toprağın tuzlulaşmasını, diğer hastalık ve zararlıların etkisini en aza indirecek tarımsal tekniklerin geliştirilmesine her geçen gün duyulan ihtiyaç artmaktadır. Bu ihtiyacı karşılayacak, doğaya dost üretim metodu “Organik Tarım” olarak nitelendirilmektedir.

Organik tarım, insan sağlığına ve çevreye zarar vermeyen ve üretimde kimyasal girdi kullanılmadan, üretimden tüketime kadar her aşaması kontrollü ve sertifikalı tarımsal üretim biçimidir. doğal dengeyi koruyarak hava ve su gibi yaşamsal kaynakların ve doğal hayatın korunmasını amaçlayan bir üretim yöntemidir.

Organik tarımda ürün yetiştirilmesi, toplanması, hasat, kesim, işleme, tasnif, ambalajlama, etiketleme, muhafaza, depolama, taşıma ile ürünün tüketiciye ulaşmasına kadar olan diğer tüm işlemlerde, kimyasal madde veya tarım ilacı kullanılmamaktadır. Çiftçiler ve aileleri tarım ilaçlarına daha sık maruz kaldıkları için, Organik tarım, öncelikle çiftçi ve ailesinin genel olarak toplumun sağlığını korur ve iyileştirir. Organik tarım yaygınlaştıkça, tedavisi çok pahalı olan hastalıklara yakalanma oranları da azalacak ve ekonomi de dolaylı yoldan olumlu etkilenecektir.

Organik tarım, bitki nöbetleşmesi, yeşil gübre, kompost, biyolojik zararlı kontrolünü içeren ve toprak üretkenliğini sağlamak için mekanik işlemeye dayanan; sentetik gübre ve pestisit, hormon, hayvan yem katkıları ve genetiği değiştirilmiş organizmaların kullanımını reddeden veya sınırlayan tarım yöntemidir.[1]

1990'dan beri,organik ürün pazarı hızlı bir artış göstermiş ve 2007 yılında 46 milyar dolara ulaşmıştır. Bu talep artışı, organik üretim yapılan tarım alanlarının artışına yol açmıştır. Yaklaşık 32.2 milyon hektarda organik üretim yapılmaktadır ve toplam tarım alanlarının %0.8'ini temsil etmektedir.[2] Ayrıca, 2007 yılında doğadan toplanan organik ürünler 30 milyon hektardan hasat edilmektedir.

Organik tarım yöntemleri birçok ülkede yasa ve kurallarla çerçevesinde yönetilmekle beraber, standartların büyük bölümü bir şemsiye organizasyonu olan 1972'de kurulan IFOAM (International Federation of Organic Agriculture Movements - Uluslararası Organik Tarım Hareketleri Federasyonu) tarafından oluşturulmuştur. IFOAM, organik tarımın amacını şöyle tanımlamıştır:

  « "Organik tarım toprakların, ekosistemin ve insanların sağlığının sürdürülmesini sağlayan bir üretim sistemidir. Olumsuz etkilere yol açan girdilerin kullanımına karşı ekolojik süreç, biyoçeşitlilik ve bölgesel koşullara adapte olmuş döngüye dayanmaktadır. Organik tarımın hedefi gelenek, yenilik ve bilimi birleştirerek paylaştığımız çevreye faydada bulunmak ve adil ilişkilerle yaşamın içinde yer alan herkes için iyi bir hayat sağlamaktır." »   (Uluslararası Organik Tarım Hareketleri Federasyonu[3]) Organik Tarımın Özellikleri [değiştir] Farklı sebzelerin organik üretimi (Kaliforniya).
Arkadaki çitlere dikkat ediniz.

Bu yöntemde kimyasal gübre, ilaçlama, hormon gibi dış etkenler kullanılmaz. Tamamen atalarımızın doğal üretim yöntemlerinin günümüz agronomik bilgiler ışığında yapılmasıdır. Ekolojik (organik) üretim yapan bir çiftçi, uluslararası bir denetleme şirketi tarafından verilensertifikayı almak zorundadır. Bu sertifikayı alabilmesi için ürünlerini gerekli koşullarda üretmelidir. Gerekli koşullar sağlandığında bu denetçi firmalar ürünü denetleyerek sertifika verirler. "Ekolojik tarım" ismi üzerinde önemli anlaşmazlıklar vardır. Bu yöntem ile üretilen ürünlerin ekolojik kelimesi ile bir bağı olmaması sebebiyle "Organik tarım" daha doğru bir isim olarak kabul edilmektedir.

Türkiye'de organik tarımın denetimi [değiştir]

Türkiye'de organik tarım 5262 sayılı Organik Tarım Kanunu ve ilgili yönetmelik çerçevesinde Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nın kontrol ve denetimi altında yapılabilmektedir.