Irmakcbn
Cevaplandı

Nurullah Ataç, Ahmet Haşim, Suut Kemal Yetkin kişilerinin denemelerine birer örnek verir misiniz???? Acil

Cevap :


DOĞRU İLE YALAN 

Her doğruyu söylemeye gelmezmiş, birtakım doğruları yaymamak, çokluktan, kamudan gizlemek gerekmiş... Peki ama, bir doğruyu söylemek, gizlemek, yayılmasını önlemeğe çalışmak o doğrunun yerinde duran yalanı sürdürmek demektir. Yalanın yalan olduğunu bilerek sürmesine bırakmaya hakkınız var mıdır?... Bu yalanlar kutsalmış, onlara dokunmaya gelmezmiş... Bir şeyin yalan olduğunu anladık mı kutsallığına inanmıyoruz demektir; bunun için "kutsal yalan" sözü bir şeyin hem köşeli hem de yuvarlak, hem katı hem de biçimsiz olduğunu söylemek gibi bir saçmadır. Ama duygularını birer düşünce saymaktan çekinmeyenler böyle saçmalarla kolayca bağdaşabiliyor.

Birtakım doğruların gizlenmesi gerektiğini ileri sürmek eski kibarlık, asillik (aristocratie) -aristokrat- düşüncenin bir kalıntısıdır. Bir yanda büyükler, kibarlar, damarlarında mavi kan akanlar var, onlar doğruları bilirler, onların bilmesinden bir kötülük gelmez; ama küçüklere, kibar olmayanlara, kölelere sakın açmayın!... Öyledir kişioğlu: kendisi için ille birtakım ayrıcalıklar ister. Eski acunun kibarlığı, aristokratlığı yıkıldı ama onun yerine aydınlar türedi...

Bir kişi olarak ilk ödevimiz, yalan olduğunu anladığımız düşüncelerden benzerlerimizi yani bütün kişileri kurtarmaya çalışmaktır. "Ben bunun yalan olduğunu biliyorum, ben buna inanmıyorum, amakamunun bu bağlar altında kalması, onun anlamaması daha iyi olur." diyen kimse, öğrendiği anladığı doğrulara layık olmayan kimsedir. İnandığı bir şey yoktur onun: Bir şeyin ne doğru olduğunu düşünür, ne de yalan olduğunu. Ancak kendisini düşünür, büyük görmek için bir yol arar.

Her doğru söylenebilir, her doğru söylenmelidir, yoksa çevremizi aldatıyoruz, çevremize yalan yayıyoruz demektir.

Nurullah ATAÇ                       

Gsh

 
Bağrıma bir gece çöktü, ağlama, Bir garip hayâlet girdi rüyâma, Dedi: "Sen âşıksın artık akşama: Çünkü ben gönlüne keder getirdim. "Duyurmadan geçer sevginin günü, Neşe bu cihânın dönmez sürgünü, Al armağanımı ve yar göğsünü: Yarası kapanmaz hançer getirdim. Beni gördün, artık çıkmam aklından, Titreyerek kaçar sana yaklaşan, Al kanlar fışkırır elini sıksan: Her yanı dikenli güller getirdim. Bahara erişip düşme emele, Derdini yavaşça geceye söyle, Başını eğip de şarkımı dinle: Hicrân illerinden haber getirdim...

 
Nurullah Ataç
( 1898 - 1957 )