Cevap :

ARKADAŞ DÖKÜMÜ

Evvela dişlerimiz döküldü 
Sonra saçlarımız 
Arkasından birer birer arkadaşlarımız 
Şu canım dünyanın orta yerinde 
Yalnız başına yapayalnız 
Kırılmış kolumuz, kanadımız 
Tatlı canımızdan usanmışız 

Bir şüphedir sarmış yüreğimizi 
Ya kendini aldatıyor demişiz ya bizi 
Bir şüphedir demir atmış ciğerimize 
Pamuk ipliği ile bağlamışlar bizi 
Düğüm üstüne düğüm şöyle dursun 
Bir çalım bir kurum hepimizde 
Nereden inceyse oradan kopsun 

Bu canım dünyanın orta yerinde 
Hayvanlar kadar bağlanamamışız birbirimize 
Yalan mı? Gözünü sevdiğim karıncalar 
İşte: Hamsiler sürü sürü 
Arılar bölük bölük geçer 
Leylekler tabur tabur 

Ya bizler? Eşref-i mahlukat! .. 
Boğazımıza kadar kendi murdar karanlığımıza gömülmüşüz 

Bizler bölük bölük, bizler tabur tabur 
Bizler sürü sepet 
Yalnız birbirimizi öldürmüşüz

ARKADAŞ DÖKÜMÜ

Evvela dişlerimiz döküldü 
Sonra saçlarımız 
Arkasından birer birer arkadaşlarımız 
Şu canım dünyanın orta yerinde 
Yalnız başına yapayalnız 
Kırılmış kolumuz, kanadımız 
Tatlı canımızdan usanmışız 

Bir şüphedir sarmış yüreğimizi 
Ya kendini aldatıyor demişiz ya bizi 
Bir şüphedir demir atmış ciğerimize 
Pamuk ipliği ile bağlamışlar bizi 
Düğüm üstüne düğüm şöyle dursun 
Bir çalım bir kurum hepimizde 
Nereden inceyse oradan kopsun 

Bu canım dünyanın orta yerinde 
Hayvanlar kadar bağlanamamışız birbirimize 
Yalan mı? Gözünü sevdiğim karıncalar 
İşte: Hamsiler sürü sürü 
Arılar bölük bölük geçer 
Leylekler tabur tabur 

Ya bizler? Eşref-i mahlukat! .. 
Boğazımıza kadar kendi murdar karanlığımıza gömülmüşüz 

Bizler bölük bölük, bizler tabur tabur 
Bizler sürü sepet 
Yalnız birbirimizi öldürmüşüz


AŞIK VEYSEL E SELAM 

İki gözünde iki zindan 
On parmağında on çeşme nur 
Yüreği yanmış tutuşmuş 
Sıvas'tan bir aşık gelir. 

Kara diken tırmalama yüzünü 
Deli poyraz köstekleme hızını 
Dağlar taşlar incitmeyin dizini 
Yedisinde kaybetmiş iki gözünü 
Sıvas'tan Aşık Veysel gelir. 

Sekizinde düzenlemiş sazını 
Dokuzunda düşmüş garip yollara 
Sazına banmış sözünü 
Acısını, sızısını ekmeğine katık etmiş 
Pençe vurup sarı teli inletmiş 
Dağlar çiçek açmış Veysel dert açmış 
Elinde sazı var dut dalından 
Bir kara gün dostu tutmuş elinden 
Dağlar taşlar hoşnut kalmış dilinden 
Yol verin ağalar yol verin beyler 
Bu gelene Veysel derler. 

Saz petek misali, söz de bir arı 
Beraber uğraşıp yapmışlar balı 
Veysel bu sırra mazhar olmuş 
İki sanat bir gönülde birleşmiş 
Samanlık seyran olmuş. 

Ama sadece sanat sevgisi mi dersin 
Veysel'i Veysel eden? 
Usta olmak yeter mi dersin sazın sapına kadar? 
İşin içinde zokayı yemek var 
Yedisinde kaybetmese iki gözü 
Ne tadı kalırdı şu beytin ne tuzu 
Kuş olsaydın kurtulmazdın elimden 
Eğer görse idim göz ile seni...


BAHAR VE BİZ 


Yılda bir kere çıldırır ağaçlar sevincinden
Rabbim ne güzel çıldırır.
Yılda bir kere uzatır avuçlarını yaprak;
Sevincinden titreyerek.
Yılda bir kere kendini verir toprak
Yılda bir kere yarılır bahçeler hazdan
Rabbim ne güzel yarılır.
Biz de bir kere sevinebilseydik.
Çiçek açmış ağaçlar gibi çıldırasıya.
Kimbilir belki bir gün sulh olunca
Biz de deliler gibi seviniriz,
Ağaçları ve baharı taklit ederiz
Renkli bez parçalarıyla donatırız şehri
Renkli ampuller asarız pencerelerden
Kimbilir belki bir gün sulh olunca
Biz de çatır çatır çatlarız binbir yerimizden
Ağaçlar gibi.



BİGÜZEL 

Seni bigüzel giymişim içime gavurun kızı 
Bir kurşunda vurdular ikimizi 
Gün ışır, yaprak titrer, tohum üşür 
Acı güllerle kızarır hikayemizi.


BİR ŞAHİT ARANIYOR 

Yaşadım! 
Erik ağaçları şahidimdir 
Yıldızlar şahidimdir. 

Yaşadım! 
Avuçlarımın gücü yettiği kadar 
Dağları, kadınları, meyveleri 
Yaşadım! 
İncirin dallarına yürüyen süt 
Yonca tarlasından gelen nefes 
Horozun ibiğinden damlayan kan 
Yollar ve sevgili türküler şahidimdir.


CAN TÜKENİR 

Kimse bilmez can nerdedir 
Can tükenir can tükenir 
Saçımın telinden sızar 
Gözümün ferinden uçar 
Can tükenir can tükenir 
Her korku zerresinde ziyan 
Her kımıldanışında yaprak 
Can tükenir can tükenir


CAN ERİĞİ 

Bir kelime buldum çın çın öter; 
Adı candır. 
Bir erik kopardım can dalından; 
İçi can dolu, 
Adı can, yaprağı can, lezzeti candır. 
Bir gölge düştü önüme dedi ki: 
Bir yüküm var benden ağır 
Bir yüküm var beni taşır 
Adı candır. 

Toprak dedi ki: 
Can Allahın yongasıdır 
Fakat ben bir deri bir kemik 
kaldım. 
Bir de misafirim var adı candır. 

Işık dedi ki: 
Renklerden, kokulardan, 
Seslerden önce koşup geldim 
İnsanoğluna nur topu gibi 
Bir müjde getirdim, 
Adı candır.



ÇAKIL 

Seni düşünürken
Bir çakıl taşı ısınır içimde
Bir kuş gelir yüreğimin ucuna konar
Bir gelincik açılır ansızın
Bir gelincik sinsi sinsi kanar

Seni düşünürken
Bir erik ağacı tepeden tırnağa donanır
Deliler gibi dönmeğe başlar
Döndükçe yumak yumak çözülür
Çözüldükçe ufalır küçülür
Çekirdeği henüz süt bağlamış
Masmavi bir erik kesilir ağzımda
Dokundukça yanar dudaklarım

Seni düşünürken
Bir çakıl taşı ısınır içimde.


DENİZ TÜRKÜSÜ 


Deniz dediğin bir tarladır
Gülü gül, dikeni diken, tohumu tohum
Toprak gibi verimli, toprak gibi cömert
Betine bereketine kurban olduğum

Deniz dediğin bir tarladır
Uçsuz bucaksız bir tarla
Göbeği insanlarla kesilmiş
Çilesi insanlarla

Deniz dediğin bir tarladır
Sözü pek, eli ağır
Dost gibi güldürür insanı
Dost gibi ağlatır.

Deniz dediğin bir tarladır
Anadır, babadır, kardeştir
İnsan eline hasret
İnsan eli değer değmez ürperir
Binbir yerinden çatlar sevincinden
Nesi var, nesi yok çıkarır verir,
İnsan eli değmemiş denizlere bir damla alınteri
Bulutlar dolusu rahmetten mübarektir.

Deniz dediğin bir tarladır
Bulutlar, güneşler dibindedir
Geceler gündüzler dibindedir
Yıldızlar mevsimler dibindedir

Zifiri karanlık güller açılır dibinde
Bağlar, bahçeler kat kat, katmer katmer, deste deste
Bağlar, bahçeler zifir karanlık güller
İnsan eline hasret beklemekte.

Deniz dediğin bir tarladır
Kapılar açılır içinde kapılar
Bitip tükenmeyen bereket kapıları
Balıklar akıp gider bölük bölük tabur tabur
Alı al moru mor sarısı sarı.

...
Deniz dediğin bir tarladır
Üstünde başı boş rüzgâr
Gönlünce at oynatır
Üstünde bir avuç tuzlu köpük
İçinde milyonlarca yürek
Milyonlarca öpücük
Bir insan eli arar konacak
Bir insan eli muhkem, sıcak

Hey benim
Boydan boya cömert denizlerle çevrili
Güzel memleketim
Bu yaz tenha denizlerinde yıkandım
İnsan eli değmemiş ormanlar gibi vahşi
Dağ başında unutulmuş küçük kundaklar gibi yetim.


ELEMTERE FİŞ 

elemtere fiş
kem gözlere şiş
benim bir yarim var müthiş
bazen yedi yaşında bazen yetmiş

elemtere fiş
kem gözlere şiş
benim bir yarim var müthiş
azcık rum azcık kürd azcık ermeni
aklına esmeye görsün.
Galata kulesinin
tepesinden atar beni
sonra benden önce iner, tutar beni

elemtere fiş
kem gözlere şiş
benim bir yarim var müthiş
yarısı imam yarısı keşiş
misli menendi görülmemiş
her parmağında bir marifet
hünerli mi hünerli

ayıptır söylemesi
hemi Galatasaraylı hemi Fenerli