Cevap :

Osman Yüksel Serdengeçti (d. 15 Mayıs 1917- Akseki Antalya), (ö. 10 Kasım 1983), Şair, Türk siyasetçi gazeteci.

1917’de Akseki’de doğdu. Bu ilçenin en eski ve en büyük ailelerinden birine mensup olup Müftü Hacı Selim’in oğludur. İlkokulu Akseki’de, orta ve liseyi Antalya’da bitirdikten sonra 1940’da Ankara Dil Tarih Coğrafya fakültesinin Felsefe bölümüne girdi.

Serdengeçti dergisinin sahibi ve Yazı İşleri Müdürü gazetecidir. Asıl adı Osman Zeki Yüksel'dir. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi öğrenciliği sırasında 1944 Mayısında meydana gelen olaylara karıştığı Sabahattin Âli’ yi tokatladığı için Cürmümeşhut mahkemesine götürülür ve 12,5 lira para cezasına çarptırılır. [1] Hüseyin Nihal Atsız'la birlikte bir süre hapis yatmış, hapisten çıktıktan sonra öğrenim için aynı fakülteye başvurmuşsa da bu isteği reddedilince dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel'e hitaben yazdığı ve "Yüksek makamın alçak vekiline" diye başlayan yazı yüzünden yeniden hapsedilmiştir.[2]

1940-1947 arasında çeşitli gazetelerde yazılar yazdı. 20 Nisan 1947’de kendi dergisini (SERDENGEÇTİ) çıkarmaya başladı ve dergisinin adı kendi adı olarak da anılmaya başlandı. Derginin ilk sayısı defalarca basıldı. Bir fakültenin iç yüzü ve Azap hücrelerinde yazılarıyla fakülteden kaydı silindi. [3]Yapılan soruşturma ve mahkemeden sonra suçsuzluğu anlaşıldı ve serbest bırakıldı. Atıldığı fakülteye yeniden girmek için ilgililer nezdinde çalmadık kapı bırakmadı ise de fakülteye giremedi ve diplomasını alamadı. [4]

Hapisten çıkarak Toplam 33 sayı yayınlanacak olan ve birçok sayısı siyasi irade tarafından toplattırılacak olan Serdengeçti dergisini çıkartmış, dergideki yazılarından dolayı okuyucuları onu Serdengeçti olarak tanımlamışlar ve bu sebepten kendisi de sonradan Serdengeçti soyadını almıştır.[5]

 

Fakat dergi haksız zulüm ve yöneticilerce toplatılıyordu.40 yıl boyunca 33 sayı çıkartabildi. Her sayı ayrı adreslerde basıldı. Her sayı sonrası hapse giriyordu ve dergi çıkmaz oluyordu ve paralarını da alamıyordu. Bütün neşriyat hayatında savcılarla ve Bab-ı Adi simsarlarıyla uğraşıyordu Osman Yüksel Serdengeçti, 1965-1969 yılları arasında Adalet Partisi listesinden Antalya milletvekilliği de yapmıştır. Politikayı hiçbir zaman becerememiştir. Protokollerden her zaman uzak durmaya çalışmıştır. Partisine yönelttiği eleştiriler yüzünden bir süre sonra Adalet Partisi'nden ihraç edilmiştir. Milletvekilliği sırasında kravat takmadığı için uyarı almıştır, uyarıları dikkate alınmayınca genel kurula girişi yasaklanmıştır. Bu kez beline bağladığı kravatla içeri girmiş, yakasına takması gerektiğini söyleyenlere ise, “Kanunda nereye takılacağı belli değil. İstediğim gibi takarım” demiştir.   1961 yılında Konya’dan aday oldu fakat faaliyet gösteremeden yıllar önceki bir yazısından dolayı hapse girdi

Osman Yüksel uzaktan akrabası olan bir ailenin kızı olan İsmet hanımla evlenmişti. Bu evlilikten bir oğlu olmuştu fakat oğlu 2 yaşına gelmeden öldü. Bir daha da çocukları olmadı.[6]

 

Siyasetten çekildikten sonra Ankara, Antalya, Akseki ve İstanbul’da dolaşarak geçirir. SERDENGEÇTİ aniden hastalanır. Parkinson olmuştur. O aldırmaz, zaman zaman hastalığını da alaya alır. “Parkinson öyle hoş bir isim ki araba markasına benziyor. İnsanın keşke benimde bir parkinsonum olsun diyesi geliyor. Mao’da bu hastalık varmış yahu. Eh yine de büyük adam hastalığı. “[7] diye hastalığı ile dalga geçmiştir.

Necip Fazıl'ın yakın arkadaşlarından olan Serdengeçti hazır cevaplığıyla tanınır ve muhafazakâr dünyanın en sevilen fikir adamlarındandır. Türkçülerin "Tanrı Türk'ü Korusun" demesi üzerine Serdengeçti "Tanrı Türk'ü, Allah da Müslüman’ı Korusun"diyerek bir döneme damgasını vurmuştur.[8]

 

Yeni İstanbul gazetesinde "Selam" başlığı altında yazılar da yazmıştır.

Eserleri

 

    Mabedsiz Şehir

    Bu Millet Neden Ağlar?

    Bir Nesli Nasıl Mahvettiler?

    Ayasofya Davası

    Mevlana ve Mehmet Akif

    Türklüğün Perişan Hali

    Gülünç Hakikatlar

    Kara Kitap

    Müslüman Çocuğunun Şiir Kitabı

    Radyo Konuşmaları

    Akdeniz Hilalindir

 

Veda (Son Şiir)

 

Artık iş kalmadı yarenler bizde 
Tökezliyor olduk yazıda düzde 
Şairdik,hatiptik,yazardık sözde

Ekmeği yemeğe ağızda diş yok 
Dedik ya efendim bizlerde iş yok

Sağ yanım titriyor,sol yanım tutmaz 
Nabzım tekler durur,muntazam atmaz 
Ayağım bir türlü ileri gitmez

Ağzım her an kuru,gözümde yaş yok 
Artık bundan böyle bizlerde iş yok

Bir secdeye varsam başım dolanır 
Ne yesem ne içsem,miğdem bulanır 
Bütün dertler birbirine ulanır

Yuvamız da bomboş uçacak kuş yok 
Hayra yorulacak hayal yok,düş yok

Yakını uzağı seçemez oldum 
Bir ufak hendeği geçemez oldum 
Bir bardak soğuk su içemez oldum

Tatlılarda bile lezzet yok,tat yok 
Benim bu halime takacak ad yok

İki adım atsam durmaz düşerim 
Eski hallerime şimdi şaşarım 
Allah’ım ben böyle nasıl yaşarım

Kendimi kollayacak gövdede baş yok 
Bağrıma basacak evlat yok,eş yok

Yaşıtlarım birer birer ölüyor 
Yeşil yaprak kara toprak oluyor 
Azrail de baş ucumda soluyor

Üstüme dikmeye ağaç yok,taş yok 
Arkamdan vermeye yemek yok,aş yok...

AHMET HAŞİM ,KENAN HULUSİ KORAY,CEVDET KUDRET SOLOK ,YUSUF ZİYA ORTAÇ  ŞAİRLER BUNLAR.......