Meroz, mantosunun altına bir hançer saklayarak, Sirakuza kralı Denis'in yanına sokuldu. Muhafızlar derhal onu yakalayıp zencire vurdular. Kral hiddetle sordu: Bu hançerle ne yapacaktın? - Şehri bir zâlimden kurtaracaktım! Bu arzunum cezasını darağacı üzerinde göreceksin... Ölüme hazırım. Hiçbir zaman af ve aman dilemiyorum. Yalnız küçük bir sey istiyorum. Kızkardeşim- le nişanlısının evlenme törenlerini yapmak üzere üç gün izin... Arkadaşım benim yerime kalacak ve eğer sözümde durmazsam, öcümü ondan alabileceksin. Kral gulmeye başladı ve biraz düşündükten sonra alaycı cevabını verdi: - Sana üç gün izin veriyorum. Fakat bilmiş ol ki, bu zaman biter bitmez görünmezsen arkadaşın senin yerini tutacak ve ben seninle ödeşmiş olacağım. Meroz, arkadaşına koştu: Kral, benim giriştiğim iş için darağacında cezalandırılmamı istiyor. Bununla beraber, kardeşimin ni- şanında bulunabilmem için üç gün izin verdi. Yalnız, ben dönünceye kadar sen, onun yanında kalacaksın! Arkadaşı, hiç sesini çıkarmadan onu kucakladı. Meroz, uzaklaşmaya başladığı zaman o da kendini krala teslim etti. Meroz, üçüncü gün, kardeşiyle nişanlısını evlendirmiş, uğursuz zamanı geçirmemek için, acele geri do nüyordu. Fakat sürekli bir yağmur, çabuk yürüyüşüne engel olmuştu. Geçtiği tepelerde kaynaklar sel gibi olmuş, dereler, nehir şekline girmişti. Meroz, sopasına dayana dayana bir ırmağın kenarına gelince, kabaran suların, iki kıyıyı birleştiren kop- rüyü alıp götürmüş olduğunu ve kemerlerin yıkıldığını gördü. Bu hål karşısında üzüntüsünden çırpınma- ya ve sabırsız bakışlarla uzakları süzmeye başladı. Onu karşı kıyıya geçirmek için canını tehlikeye sokacak hiçbir kayık, bu yana yaklaşan hiçbir gemi görünmüyor, sular da gittikçe denizler gibi coşup kabarıyordu. Ümitsiz kalan yolcu, ellerini semaya açmış ağlıyordu: - Oh Tanrım! Bu azan suları durudur... Zaman geçiyor. Güneş tam tepemize geliyor. Eğer utka biraz daha yaklaşırsa, arkadaşımı kurtarmak için çok geç kalacağım. Dalgalar çılgınlığı artırmaktan başka şey yapmadılar. Sular sulan, saatler saatleri kovalıyordu. Meroz daha fazla düşünemedi... Coşkun suların ortasına atıldı. Çetin bir uğraşmadan sonra sulan yendi. Karsi kıyıya geçince yürüyüşünü hızlandırmaya başladı. Yakıcı bir günes tesirinde Meroz dizlerinin yorgunluk- tan bittiğini duyuyordu. - Ne işitiyorum, bu güzel'sesi bir serin dere mi çıkarıyor?

sıfat tamlamalarıni bulunması lazım acil​