Cevap :
Cevap:
Tistu, çok zengin bir anne ve babanın çocuğu olarak dünyaya gelir. Çok güzel bir çocuk olmasının yanı sıra farklıdır da. Fakat Tistu, herkesten farklı olmanın bedelini okuldan atılmakla öder. Babası “madem okuyarak öğrenemiyor, yaparak öğrensin o zaman” mottosuyla onu bahçıvanlığa yönlendirir. Tistu orada Posbıyık’la tanışacak ve hayatı değişecektir. Posbıyık onun “Yeşil parmaklı” olduğunu söyler. İlk başta bunun kendisine tekrardan bela açacağını düşünen Tistu, bu yeteneğinin hayatını, hatta tüm şehrin gidişatını değiştireceğinin farkında değildir.
“Oysa bir ülke gül ile değil, gülleye yenilir. Çiçek savaşları tarihte hiç önemli bir yer tutmamıştır.”
Çocuk kitabı olmasına rağmen günümüz piyasa ve siyasetini anlatan bir kitap. Devletler arasında çıkan savaşların ortak bir şirket, ülkenin yararına olması gibi birçok sebep-sonuç ilişkisini anlatıyor. Peki biz düşünüyor muyuz ki neden hep yenmeye odaklıyız? Savaşlar neden oluyor? Niye gül yerine gülleler atıyoruz? Bu savaştan kim kazanıyor?
Bir de şu an ülkemizde de çok yaygın olan bir sistem var; Kentsel Dönüşüm. Bu proje sayesinde varoş dediğimiz veya yıkık dökük yerleri, toplumun genelde sıkıntılı kesimini(!) oluşturan insanların yaşadığı bölgeleri baştan imar etmeye çalışıyoruz. Kitap ise bize tam tersini söylüyor. Biz onlara neden fırsat vermiyoruz? Zaten fırsatsızlıktan dolayı değil mi bütün bu olanlar? Kitaptaki gibi onlara bir fırsat versek zaten bu durumlar yaşanmayacak. Belki tüm bir şehir yeniden değişecek. Maurice Durion bize nasıl fırsat verebileceğimizi on yaşındaki çocuklar için yazdığı bu eserde paylaşmış.
“Ama bilmeceler ölüme vız gelir. Bilmeceyi soran ölümün kendisidir.”
Tistu hayatının en zor anlarını bir ölüm sebebiyle yaşayacaktır. Belki de kendi benliğini hatırlamıştır. Kimdi acaba Tistu? Cevap kitabın son cümlesinde sizleri bekliyor.
Çağdaş Dünya Edebiyatı’nda yerini almış Yeşil Parmaklı Tistu’yu bir an önce edinin, okuyun. Bir de çocuklar nasıl düşünür, nasıl anlar onun farkına varmaya çalışın.
“Kaygı, uyanır uyanmaz göğsünüzü sıkıştıran, gün boyu yakanızı bırakmayan, acı bir duygudur. Kaygı, odalara girmek için iğne deliğinden bile süzülür, rüzgârla birlikte yaprakların arasında uçuşur, kuşların şakımalarına tüner, zillerin telleri boyunca bir o yana bir bu yana koşar durur.”
Açıklama:
Cevap: