Cevap :
Ana Sayfam
Hakkımda
Bloglarım
Mesajlarım
Blog Yorumlarım
OĞUZ TÜMBAŞ
http://blog.milliyet.com.tr/oguztumbas
10 Temmuz '08
Geri
ileri
KategoriDenemeOkunma Sayısı613
Halk bilgesi Nasrettin hoca 800 yaşında
1208-2008 zamanın aralığına bakın; tam 800 koca yıl… Türk gülmece sanatının incelikli, renkli, güldürürken düşündüren büyük ustası Nasrettin Hoca tam 800 yaşında. Ölümsüzlüğün yaşı bir bakıma bu.
Akşehir’de 5 Temmuz’da başlayan ve bugün sona erecek olan Nasrettin Hoca Şenlikleri dolayısıyla onu yeniden yaşamak, yeniden duyumsamak geldi içimden. Sizinle de bu duygularımı paylaşmak istiyorum bugün.
İster yaşamış, isterse yaşadığı düşünülen sanal bir kişi olsun, onu yaratan, ona anlam ve özellik katan Anadolu insanının sağ duyusu, ironisi, gülmece ve düşünme boyutları elbette. Nasrettin Hoca’yı bugün de bizimle buluşturan bu seçkin ve saygın özellikleri, güzellikleri… O, kimi fıkralarına katkılar da yapılsa, yeni yeni fıkralar ona yakıştırılsa da güncelliğini yitirmeyen bir sanatçı, düşün ve gülmece adamı. Dara düştüğümüzde, sorunlar arasında bocaladığımızda, çıkmaza girdiğimizde hazır cevaplığı, çözüm üreticiliği ve bilge kişiliğiyle bize ışık tutan, aydınlatan Nasrettin Hoca değil mi?
800 yıl az buz bir zaman değil elbette. Ancak üstün nitelikleri, yapıcı, yapılandırıcı, yaratıcı kimliğiyle kalıcı olan insanlar için bu yüzyıllar öylesine yakın geliyor ki insana. Nasrettin Hoca da danışılan, düşünce üreten, söyleşen, gülümseten yanıyla bizimle yaşamını sürdürüyon, ne güzel…
Nasreddin Hoca’nın 1208 yılında Sivrihisar’ın Hortu yöresinde doğduğu ve 1284 yılında Akşehir’de öldüğü sanılıyor. Onun yaşamıyla ilgili bilgiler, halkın yoğun sevgisi, ilgisi, tutkusu nedeniyle kim zaman söylentilerle karışmış, olağanüstü nitelikler kazanmış. Bu söylentiler arasında, onun Selçuklu sultanlarıyla tanıştığı, Mevlânâ Celâleddin ile ilişkilerde bulunduğu, kendisinden en az yetmiş yıl sonra yaşayan Timur'la konuştuğu, birkaç yerde birden göründüğü bile vardır.
Nasreddin Hoca'nın değeri, yaşadığı olaylarla değil, gerek kendisinin, gerek insanların onun ağzından söylediği gülmecelerdeki anlam, yergi ve alay öğelerinin inceliğiyle ölçülür. Onun olduğu sanılan gülmeceler, Anadolu halkının yaşama biçimini, güldürü öğesini, alay ve eğlenme türünü, övgü ve yergi becerisini dile getirir. Gülünç duruma düşürme, kendi kendiyle çelişkiye sürükleme, Şeriat'ın katılıkları karşısında çok ince ve iğneli bir söyleyişle yumuşaklığı Hoca’nın duyarlı yanını yansıtır. Nasrettin Hoca, bilgin, bilgisiz; açıkgöz, uysal; vurdumduymaz, utangaç; atak, şaşkın; kurnaz, korkak… gibi karşıt niteliklerle de büyüler bizi, şaşırtır. büründüğü görülür. Halkın duygularını, duyarlıklarını, anlayış becerisini yansıtan, bir gülmece odağı olarak ortaya çıkar.
Nasreddin Hoca gülmecelerinde ilgi çeken bir özellik de eşeğin yeridir. Hoca eşeğinden ayrı düşünülemez; onun taşıtı, bineği, arkadaşı olan eşek, bir yergi ve alay öğesi olarak dikkat çeker. Acıya, sıkıntıya, dayağa, açlığa katlanışın en yaygın simgesidir aynı zamanda eşek. Bu konuda, başka bir çelişki sergilenir, gülmecede güldürücü öğe ile yerici öğe yanyana getirilir. Buna örnek olarak kendisinden eşeği isteyen köylüye, "eşek evde yok" deyince ahırda onun anırmasını duyan köylünün "işte eşek ahırda" diye diretmesi karşısında, Hocanın "eşeğin sözüne mi inanacaksın benimkine mi" demesi gösterebiliriz.
Tanık olduğu olaylar, genellikle, halk arasında geçer. Ayrıca kaba sofuların "ahret" le ilgili inançları da önemli bir yer tutar. "Fincancı katırları", "ben sağlığımda hep burdan geçerdim" başlıklı gülmeceler katı bir inanç karşısındaki duyguyu açığa vurur. Toplumda neye önem verildiğini anlatan "ye kürküm ye" gülmecesi, Hoca'nın dilinde, halkın tep kisini gösterir.
Onun Akşehir Gölü’ne çaldığı maya tuttu mu tutmadı mı bilmiyorum ama, Akşehir Gölü kurumaya yüz tuttu. Giderek bütün göller yavaş yavaş çoraklaşıyor, küçülüyor, tükeniyor. Ağaçlar, çiçekler, yeşillikler, kuşlar yokolma tehlikesiyle karşı karşıya. Elbette Nasrettin Hoca insan yaşamı sürdükçe yaşayacak. O bugünleri görseydi kuşku yok kahrından, acısından, kederinden bir kez daha ölürdü. Keşke insanlık, onun gülmecelerindeki salt gülmeyi değil, öğrenmeyi, ders çıkarmayı, derin düşünceyi, anlamı kavrasa…Bilge kimliğinin, aydınlanmacı yapısının ayrımına varsa… Keşke insanlarımız Nasrettin Hoca’nın sevgi, barışçıl duygu, çözüm üreten çabalarını, düşüncelerini, eylemlerini örnek alarak katkı sağlasa…Biz gene umutla, ya tutarsa diyerek maya çalalım kalan göllerimize.