Cevap :

Cevap:

İki Dirhem Bir Çekirdek Özet

Günlük hayatımızda deyimlerin birçoğunu kullanırız. Peki, bunların çıkış hikayelerini hiç merak ettiniz mi?

Kitabın içeriğinde A’dan Z’ye Abayı yakmak, afyonu patlamak, bel bağlamak, eşref saati, maval okumak, keçileri kaçırmak gibi; bugüne kadar bildiğimiz ve hiç rastlamadığımız tam 99 adet deyimin hikayesini barındıran bu kitapla, hem öğrenmek hem de eğlenmek mümkün.

Günümüzde unutulmaya yüz tutmuş ya da anlamı dışında kullanılmaya başlanmış deyimlerimizi, yeniden hayata döndürmek ve gelecek nesillere doğru aktarabilmek için, önemli bir aracı olan İskender Pala’nın İki Dirhem Bir Çekirdek kitabına sahip olarak doğru bir adım atmış olacağımız kesin.

Eğer siz de benim gibi kelime tarihine ve öğrenmeye meraklı iseniz İki Dirhem Bir Çekirdek kitabı kesinlikle bir başucu kitabı olarak öneririm.

Mesela ağır küfürler yerine argo olarak kullandığımız ''Ağzına Tükürmek' deyiminin; aslında geçmişte şifa olarak yapılan bir işlem olduğunu öğreniyoruz. Tıbbın gelişmediği ve hacı hoca, falcılardan medet umulduğu dönemlerde, iyileşmek için yapılan bu metot zamanla tehditvari bir hal alarak günümüzdeki haline dönüşmüş.

Eğlenerek okuyacağımız deyimlerle karşılaşmamız da mümkün. ''Ağzından Baklayı Çıkarmak'' deyiminin hikayesi; küfürbaz olduğu için utanıp bu huyundan kurtulmak isteyen bir adamdan bahseder. Şeyh efendiden yardım dileyerek derviş olma yoluna sapmak ister. Şeyh efendide gayet istekli gördüğü bu adamı durumundan kurtarmak için, ağzına bakla yerleştirir. Ancak hikayenin sonu beklenmedik bir şekilde eğlenceli biter.

Geçmişten günümüze dönüşen deyimlerde vardır. Aslında ''Salla başını al maaşını,'' deyiminin çıkış noktası çok farklıdır ve yine şaşırtıcı bir hikayeyi bizlere sunar. Geçmişte kullanılan türü '' Ahfeş'in Keçisi,'' dir. Ahfeş; alimlerden üç ayrı kişinin adı olup bir süre sonra lakap olarak kullanılmaya başlar. Bu lakaptaki bir öğretmenin keçisini dahil ederek yaşadığı hikayenin zamanla günümüze yansıyan kalıbı ise ''Salla başını al maaşını,'' olarak uyarlanır.

‘’Durdu durdu turnayı gözünden vurdu,’’ dediğimiz anlar vardır mesela. Gerek tesadüfen ya da gerçekten elde edilmiş bir başarı sonucu kullandığımız bu deyimin çıkış hikayesi ise; bir avcılığa dayanmaktadır.

Deyimlerin çıkış noktalarının bir çoğunun Osmanlı döneminden padişahlar, paşalar aracılığıyla ortaya çıkış hikayelerini öğrenirken; birbirine manen yakın olan deyimleri de görmemiz mümkün. Örnek verecek olursak: Çam devirmek, pot kırmak ve kaş yaparken göz çıkarmak, gibi.

Hayatın her kademesinde edepli olmaya dikkat çeken; yeme içmede, giyim kuşamda, siyaset hatta ölümde bile her şeye edep yükleyen atalarımızın ''Edep Yahu,'' deyimiyle ders verici öyküleri de bulunmaktadır.

Yine eğlenceli ve en ilginçlerinden biri ise ''Dolap Çevirmek,'' deyimidir. Bunun eski bir konak geleneği olduğu vurgulanmaktadır. Eskilerin gözünde aşk dahil olmak üzere bir çok yakınlaşma durumu ayıba kaçtığından; konaklardaki hizmetçiler, aşçılar, bahçıvanlar, dadılar... Yaşayan her kim ise hissettikleri duyguları konak sahibine sezdirmemek için çeşitli yollar kullanırlarmış. Edindikleri mendil, lavanta, lokum gibi hediyeleri dolap içlerine bırakarak ancak karşı tarafa gönderebilirlermiş. Dolap içinde çevirdikleri bu masumane oyunla da günümüze kadar bu deyimimiz ulaşmış.

Bir öykü, bir efsane ya da bir olaya bağlı olarak var olan ve günümüzde özellikle lafı gediğine oturtmak için kullandığımız deyimlerin; hiç aklımıza gelmeyecek, hayal bile edemeyeceğimiz hikayelerini ve tarihini bilmenin zevki ayrışmış doğrusu.

İskender Pala bizler için; araştırmış, bir arada toplamış ve bir kaynak kitap oluşturmuş. Hem kelime hem deyim dağarcığımızı geliştirmek için okunası bir kitap haline getirmiş. Tabiri caizse; vitamin dolu bir eser olmuş.

Bundan sonraki konuşmalarınıza ya da anlatımlarınıza canlılık ve güç katmak isterseniz, kitaplığınızda mutlaka yer verilmesi gereken bu eserle, sıkılmama garantisi ile birçok kazanç sağlayacağınız garanti.